24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilleri seçimleri birlikte yapıldı. Seçim sonuçlarının yalnızca Anadolu Ajansı üzerinden duyurulması, Yüksek Seçim Kurulunun yapması gereken açıklamayı zamanında yapmaması, Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in seçim gecesi açıklama yapmamaları toplumda kuşkulara neden oldu. Tayyip Erdoğan’ın az farkla da olsa seçimi kazandığı, AKP’nin mecliste çoğunluğu kaybettiğini ama MHP ile birlikte çoğunluk oluşturdukları sonucunu sabaha karşı öğrenmiş olduk.Seçimler ve Siyasi Partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır denir ama, ülkemizde 12 Eylül 1980 Faşist darbesi sonrasında hazırlanan 1982 anayasasının, seçimlerde yüzde on baraj uygulamasıyla ilgili maddesi halen geçerlidir. Bu seçim öncesinde yine barajlar kaldırılmayarak, seçim ittifakları uygulamaya konmuştur. Ayrıca geçen yıl yapılan halkoylaması sonucunda farklı bir yönetim biçimi olarak başkanlık düzenine geçilmiştir. Yürütme erki tek kişide toplanmış. Cumhurbaşkanı (Başkan) bakanlar kurulu eliyle yürütme görevini yapacak denmiştir. Ülkemiz için hiç de uygun olmayan bu yeni durum, bu seçimden sonra tam olarak uygulamaya konmuş olacaktır.Özüne bakarsak Dünya esas olarak 1789 Fransız Devriminden sonra demokrasi kavramıyla tam olarak yüz yüze gelmiştir. Kapitalist düzenin kurulması, derebeyleri ve büyük toprak sahipleri sınıfının tasfiye edilmesi bu devrim sonrası gerçekleşir. Devrimin en önemli özelliklerinden biri de Klisenin( yani dinin) yönetim üzerindeki egemenliğine son verilmesidir. Bu gelişmeler ile esas olarak, emekgücü (işgücü) özgürce pazarlanabilir hale gelmiştir. Klisenin yani dinin yönetim üzerindeki gücü ortadan kalkmıştır. Yani laik düzen kurulmuştur. Günümüzde demokrasinin olmaz ise olmaz denilen iki temel ilkesi aslında bunlardır. İşçi sınıfının özgürce emek gücünü satabildiği, toplu pazarlık ve grev yapabildiği bir düzen. Din’in yönetim üzerinde etkisinin olmadığı laik bir düzen. Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet esas olarak bizlere bu düzenin temelini yapmış. 1961 anayasası ile seçimler, hak ve özgürlükler daha kurumsal hale gelmiş. İşçi Sınıfına özgür sendikal, toplu sözleşme ve grev hakları tanımlanmıştır. Bu “anayasa bu ülkeye bol geliyor diyenler” AB-D emperyalistlerinin desteğiyle ülkemizde 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini yapmışlardır. O zamanlardan beri ülkemizde demokrasi belini doğrultamamıştır.Seçim öncesinde adaylar esnaf ziyareti, işveren ziyareti yapıp durdular. İşçi Sınıfı örgütsüz, hayat pahalılığı cehenneminde inim, inim inliyor, işten atılma korkusuyla sürekli tehdit ediliyor. Asgari ücretle yaşam savaşı veriyor. Halkın en büyük kesimini oluşturan işçi sınıfı için partiler vaatte bile bulunmadılar. Laik düzen son yıllarda, özellikle 4+4+4 medrese düzeniyle birlikte büyük yara almış durumda. Demokrasi yalnızca seçimleri yapmak değil. Gerçek bir demokrasi hayatın her alanında, hak özgürlüklerle birlikte olan ve özellikle halk için tanımlanan bir düzendir.ercankosmanoglu@hotmail.com
Seçimlerin ardından…
.