.
Savaşlar hep kahramanlık peşinde koşan, kendini zeki sanan ama aslında geri zekalı olan gerici liderler tarafından çıkarılmıştır! Tarih, kendi imparatorluğunu ateşe verip zevkle izleyen deli Neron'u lanetle anar!.. Neron'dan yaklaşık 2000 yıl sonra, yok olan imparatorluğun ihtişamını yeniden tesis etmek için Faşist İtalyan Cumhuriyeti'ni kurup, Afrika çöllerine kadar işgal eden Mussolini'yi lanetle anar!.. Hitler, seçilmiş bir alman ırkı oluşturmak adına Yahudilere soykırım uygulayıp, dünyaya savaş açtı ve on milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu!.. Ama Saddam Hüseyin ve Kaddafi gibi küçük diktatörler de dahil olmak üzere, ortak ve kaçınılmaz olan hazin sonlarına kendi ayaklarıyla yürümüşlerdir! Gücünü cehaletten alıp; uygarlığı kan, zulüm, baskı ve yasaklarla yok etmeye çalışan hiç bir soytarı tarihe "kahraman" olarak geçmemiştir. 1950 yılında ezici bir seçmen farkıyla iktidara gelen Adnan Menderes'te, Tıpkı Tayyip Erdoğan gibi demokrasi ve cumhuriyet düşmanlığı yaparak, ülke genelinde solcu avına çıkmıştı. O da Tayyip Erdoğan gibi basını susturup, yayın yasağı koymuş ve bu günkü Fatih Altay'ların yerini dolduran Necip Fazıl Kısakürek gibi sanatçıları satın almıştı. Ama, henüz Nato'ya kabul edilmediği için, sırtını dayayacağı bir emperyalist ağası yoktu. Yeni çıkan Kore savaşından medet uman Menderes, hiç gereği yokken Amerika'nın kapısını çalar ve Kore'de kendileri için savaşmak istediklerini söyler! Bunun üzerine Türkiye, Amerika'nın çıkarlarını korumak adına toplam 5090 kişilik bir tugayı Kore'ye gönderir. Ülkemizden binlerce kilometre uzakta, bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu savaşta 718 askerimiz hayatını kaybederken, 175 askerimizde "kayıp" diye kayda geçer. Türkiye, bedelini peşin ödemiş olarak 1952 yılında Nato'ya alınır. Nato'ya üyeliğin onaylanması ile birlikte, ülkenin bütün kaynakları emperyalizme ve Menderes yandaşlarına peşkeş çekildi. Bu, vatana ihanetti ve Adnan Menderes bunun bedelini ödedi!Tayyip Erdoğan iktidara geldiği, zaman bilgisizliği yüzünden kendi öncellerinden ders almamış olacak ki, onların yürümüş olduğu ihanet yolunu seçti! Başlangıçta kardeşim dediği Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi''nin emperyalist komplolarla yok edilmesinde rol oynadı. Çok sıkı kardeş oldukları Beşar Esad'a aniden düşman oldu ve kişisel olan düşmanlığını devlet meselesi haline getirdi. İki de bir Amerika ve Avrupa'yı kışkırtarak Suriye'ye karşı savaş çığırtkanlığı yapması, ne kadar sıradan ve agresif biri olduğunun açık bir göstergesiydi. Tayyip Erdoğan siyaset adına öyle sinsi ve kindar bir yol izledi ki; ne Avrupa, ne Asya, Ortadoğu ve ne de komşularımızda bir tek dostumuz kalmadı. Tabi buna paralel olarak, ülke içinde de kendisi gibi düşünmeyen herkesi hain ilan edip, toplumu birbirine karşı kışkırttı. Halkı işsizlik, açlık ve yokluk içinde çırpınırken; kendi yakınlarına, devleti arsızca soyup zengin olmalarının yolunu açtı. Polis teşkilatının yapısında değişiklik yaparak, ikiye ayırdı. Fakir bir lider olarak girdiği başbakanlık makamında, dünyanın en zengin bir kaç başbakanı arasına girdi. Gezi eylemleri ile ivme kazanıp kaset yağmurları ile açığa çıkan hırsızlığın ardından, kendi seçmenleri ile de yol ayrımına gelen Tayyip Erdoğan, sonunun diğer diktatörler gibi olacağını anlayıp daha büyük hatalar yapmaya başladı.Yerel seçimler öncesinde bir iç savaş çıkarıp, Türkiye halklarını biri birine kırdırmak için çok çaba sarf etti. Bu tehlike hala var olmasına rağmen şimdilik tutmadı. Günlerdir CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başbakanın Suriye üzerinde bir savaş tezgahladığının altını çiziyordu. Tam da bu aşamada bir Suriye uçağının "sınırlarımızı ihlal ettiği" gerekçesi ile düşürülmesi hiç te inandırıcı değil. Suriye başta olmak üzere açıklama yapan bütün dış kaynaklar; uçağın Suriye sınırları içinde vurulduğunu ve sınır ihlali olmadığını açıkladılar. Durum böyle iken; yalanı kendine ilke ve ibadet edinmiş olan bu hırsızlar iktidarına kim inanır? Kendi halkını kaos ortamına sürükleyerek, çıkacak bir iç savaştan medet ummak, hazin sonlarının yaklaştığını gören bütün diktatörlerin karakteristik özelliğidir. Nasıl olsa bunların inancında laik devleti soymak ve yok etmek haram değildir! O yüzden kendi çocuklarına çürük raporu alarak askerlik yaptırmıyorlar! Devletin kasalarından hırsızladıkları trilyonlar laik devletin olduğu için haram sayılmıyor! Alınıp verilen rüşvetler kendi inançları gereği olduğu için helal sayılıyor! Suriye ile çıkacak olası bir savaşta ölecek olan askerlerde "laik" devletin askerleri olacağı için bir sakınca görmüyorlar. Ama öyle yağma yok! Türkiye ve Suriye halkları kardeştir! Böyle bir savaşın şiddetle karşısında olmalıyız. Olur da böyle bir savaş çıkarsa; başta Bilal oğlan ve babası, arkasında da sırasıyla AKP kadrosu ve yandaşları gitsin savaşsınlar! Madem bu güne kadar "şehitler ölmez vatan bölünmez!" edebiyatı yaptılar, o halde şehit olma sırası onlarda!