Geçen hafta Ersin Arslan Hastanesinde ,acil servisinde doktor arkadaşımız şiddete uğradı. Enjeksiyon hemen yapılmadı diye , doktor arkadaşımız saldıran hasta, sonra tüm acil servisi dağıtmış. Gün geçmiyor ki , yeni bir sağlıkta şiddet haberini almayalım..Bunun üzerine özellikle sosyal medyada pek çok haber çıktı. Pek çok arkadaş yorumlar yaptı. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan öğrencimiz Salih arkadaşımıza ulaştım. Kendisinin yazdığı yazıyı da , kendi sayfamda paylaştım. Olayı tüm gerçekliğiyle ortaya koymuş doktor arkadaşımız. Sıklıkla şiddet olayları sıklıkla doğru aktarılmıyor. Bu durumda da yanlış değerlendirmeler yapılabiliniyor.
Ülkemizde son 30 yılda ve özellikle son onbeş yılda uygulanan sağlık politikaları sonucunda, vatandaşın hasta olmasını önlemek yerine,hasta olan vatandaşın tedavisini ve tedaviden para kazanmayı temel alan bir politika izlendi. Kamu sağlık kurumlarındaki , döner sermaye , performans uygulamaları sağlık çalışanları arasındaki birliği ve çalışma barışını bozdu. Kamu emekçilerinin örgütlenmesi son yıllarda bağımsız sendikalarda değil, hükümete yakın sendikalarda oldu. Daha doğrusu Sağlık emekçileri bu yandaş sendikalara üye olmaya zorlandı. Hükümet çalışanlarını bu sendikalar aracılığıyla kontrol etmeye başladı. Böyle olunca kamu sağlık kurumlarındaki işleyiş açısından eleştirel bakış açısı tümden unutuldu. Liyakate, deneyim birikimine göre değil, yönetime yakın olma kriterine göre atamalar yapıldı. Bu şekilde oluşturulan hastane yönetimlerinin sağlık alanında yaşanan şiddet sorununa objektif olarak yaklaşması mümkün değildir. Zaten "yapacağız, edeceğiz" söylemleriyle işler idare ediliyor. Sağlık alanında yaşanan şiddet gün geçtikçe boyutlanıyor, büyüyor. Güvenlik görevlilerinin sayısını artırmakla sorun çözümlenmiyor. Bu kez de güvenlik görevlileri şiddete uğruyor.
Hayatın her alanında şiddet yaşayan bir toplum olduk. Doktor olacak stajyer öğrencilerimize "acil servisin önünde, bir erkek tarafından dövülen kadın gördüğünüzde ne yaparsınız? " diye soru sordum. Stajyer öğrencilerin hiçbirisi gidip müdahale ederim diyemedi. Çoğunluk polise haber veririm dedi. Bir kısmı da hiç bir şey yapamam dedi. Güvenlik görevlileri de şiddeti önlemek konusunda yetersizler. Ülkemizde herkesin gözü önünde yaşanan bir şiddet olayında bile vatandaşın çoğu tanıklık yapmak istemiyor. Tanıklık konusunda vatandaşı yüreklendirmek gerek.
Hasta ile doktor arasına ne kadar çok para girerse, sağlık sorunları çözülmez hale geliyor. Sağlık hizmetlerinin parayla alınıp, satılması durumunda, halkın büyük bir çoğunluğu sağlık hizmetlerine ulaşamaz hale geliyor.Ülkemizde sağlık hizmetlerine ulaşmadaki güçlükler nedeniyle acil servislere başvuru sayısı olağanüstü boyutlarda. Acil olamayan pek çok hasta acil servise başvurduğunda sağlık hizmeti tıkanıyor. Acile başvurunun önemli nedenlerinden biri de çalışan emekçi insanlarımızın, sağlık hizmeti almak için gündüz işverenlerden izin alamamasıdır. İşverenler keyfi olarak çalışanlarına izin vermemektedirler.
Sağlık çalışanlarıyla ile vatandaş birbiriyle karşı saflarda olan iki grup değildir. Sağlık çalışanları da halkın bir parçasıdır. Bizler de hastanelerden sağlık hizmeti için sıraya giriyoruz, akşam gerektiği zaman acillere başvuruyoruz. Aynı sıkıntıları hep birlikte yaşıyoruz. Sağlık şiddetin giderek büyümesi ve içinden çıkılmaz hal alması bir düzen sorunudur. Hep birlikte insanca sağlık hizmeti alacağımız, parasız sağlık hizmeti sunan bir düzen için çaba içinde olmalıyız. ercankosmanoglu@hotmail.com