\" Prof. müsveddesi \"

.

ARİF NACAROĞLU

anacaroglu@evrensel.net

 

Bu işler böyledir. Her şeyi bildiğini sanıyorsan ve hele hasbelkader bir yerlere getirilmişsen duruma sen bile inanamayıp “Ben neymişim yahu. Bende, benim de bilmediğim bir cevher var herhalde” ruh haliyle yürüyüşün değişir. Hele bir de etrafın “Sen neymişsin” diyenlerle çevrelenmişse sonsuz evreni makam arabanın içi sanırsın.

 

Diyelim sıfır yayınlı hoca iken rektör oldun. 6 metrekare ofisin dar gelmeye başlar. En büyük binanın en büyük ofisinde en büyük masanın arkasındaki en büyük koltuğa oturduğunda gözyaşlarını tutamazsın. Kendinle kaldığında kim bilir neler geçer aklından. İnsanların kader planları elindedir artık. Şiştikçe şişersin değişmeyen kilonla, her gün seni oraya getiren devletliye şükrederek.

 

Diyelim tek bir davaya bile bakıp, karara bağlamadan en büyük mahkemenin en büyük kürsüsüne paraşütle geldin. Etrafında eskiden kalma hakimler. Önce onlar gibi yürümeye başlarsın. Sonra görünce senden devletlileri düğmesiz cüppenin önünü çekiştirirsin terziye söylenerek. Ayak uçların dışa kıvrılır her adımında. Topukların boyundan büyük çınlar koridorlarda. Şiştikçe şişersin değişmeyen kilonla, her gün seni oraya getiren devletliye şükrederek.

 

Diyelim tek bir kitap, teksir, dosya sayfası okumadan bakan oldun, hiç bilmediğin bakanlığa. Önce senden bilgilileri gönderirsin ücra köşelere. Artık rahatsındır etrafında senden daha bilgili muhterem kalmadığı için. Pervane olmuşlardır peşinde koşup küçük avantaları için kırk takla atanlar. “Sayın bakanım” sesleri kulaklarında çınlıyordur gecenin bir yarısında. Rüya sanırsın olan biteni. Ruhun fışkırmak ister irileşen bedeninden. Şiştikçe şişersin değişmeyen kilonla, her gün seni oraya getiren devletliye şükrederek.

 

Sonra diyelim bir hocasındır bir üniversitenin bir kürsüsünde. Yıllarını vermişsindir bir şeyler öğrenip öğretmek için. Yazarsın, çizersin, ölçersin, hesaplarsın, söylersin. H faktörün 30’a yakındır. Yüzlerce makale yazmışsındır. Yazdıklarını 7 bin 778 kişi okuyup kendi çalışmalarına referans almıştır. Söylediğin çok şey dediğin gibi gerçekleşir. Sadece seni okutan, bulunduğun unvana getiren halkına karşı sorumlu hissedersin kendini. Her akşam TV kanallarına çıkıp “Devletli güzellemesi” yapıp bir şehrin ilk sırasından Meclis şansı yakalayacağına, uslanmadan, akıllanmadan söylersin doğru bildiklerini. Sonra çıkıp sana “Bu adam Prof... Müsvedde bu.. Senin profesörlüğünden bu millete ne gelir ya... Eğitimde yoksun, sağlıkta yoksun, ulaşımda yoksun, adalette yoksun, emniyette yoksun... Neymiş domates, patates. Vah zavallı vah. Bunlar olmadıktan sonra senin domatesin de patatesin de olmaz” deyiverir, sanki eğitimde, sağlıkta, adalette domatesten, patatesten iyiymişiz gibi. Sanki hepsinde birden iyi olunamazmış gibi. Sanki iyi eğitim olunca domatesin, patatesin fiyatı artıyormuş gibi.

 

Akşam eve gittiğinde ejder meyvesi suyu içen “Prof.” arkadaşlarına inat, demli çayını yudumlarsın seni oraya getiren halkına şükrederek, Prof. müsveddesi.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri