.
Son iki yılda alıştıklarımızdan biri de gündemin Başbakan tarafından belirlenmesi ve önlendirilmesi olsa gerek .Belki de Başbakanın siyasetçi olarak bu özelliği kitleler önünde onu karizmatik yapan nedenlerin başında geliyordur.Bir gün Dersim’in acılarını tarih raflarından alıp yorumlarken ,başka bir gün kürtaj konusunu toplum önünde kendi düşünceleri etrafında tartıştırabiliyorDavos ‘ta “ one minute “ derken ,hiç beklenmedik bir biçimde 1915 olayları ile ilgili hiç söylenmemiş sözler söyleyerek sürpriz çıkış yapabiliyor.Kamuoyunun dikkatini kendi istediği biçimde istediği yere yönlendirebiliyor .Siyasette ayakta kalabilmek adına bu yan, önemli bir özellik ve kazanç .Bunun yanında muhalefeti de seçmen nazarında geri de bırakan , gündem oluşturamaması ve Başbakanın gündeminin peşine takılıp gitmekten bir türlü kurtulamaması bir etken olabilir .Geçen haftalardaki Anayasa Mahkemesinin 52 . kuruluş yıldönümünde ,yüksek mahkeme başkanının yargı ,hukuk , adalet konularındaki çıkışı onu ülkenin en ön gündemine oturttu .Öyle ki , karşısında devletin en üst protokolü otururken söylenen zehir zemberek sözler mahkeme başkanını Cumhurbaşkanlığı adaylığı için önemli bir isim haline getirdi .Bu çıkıştan çok geçemeden yine bir yüksek yargı kurumu olan Danıştay ‘ın kuruluş yıldönümünde bu kez Barolar Birliği Başkanının çıkışını gördük .Zehir zemberek sözler onu en üst sıralara taşıyacakken , konuşmaya müdahale eden Başbakan ikinci kez gündemi başkasına kaptırmadı .Geçen sefer Yüksek Mahkeme başkanının sözleri tartışılırken , bu kez Barolar Birliği Başkanının sözleri değil , “edepsizlik müdahalesi “ öne çıktı .Yine gündemi Başbakan belirledi .Bununla kalmadı , Cumhurbaşkanını , Genelkurmay Başkanını , Adalet Bakanını peşine takarak toplantıyı bitirdi.Akşama ise TBMM Başkanı , ve Danıştay Barolar Birliği Başkanını kınayan açıklamalar yaptı .“Edepsizlik müdahalesi “ , Cumhurbaşkanının bile peşine takılması , TBMM Başkanının açıklama yapması , bizim normalleşen !!! demokrasimiz de birilerine normal gelebilir .Asıl önemli olan orada bir hukuk hocasının , meslek birliği başkanının o kürsüde kendini yalnız hissedip hissedememesi konusudur .Eğer hoca kendini orada yalnız hissetmediyse demokrasi , hukuk , adalet adına gelecekten ümitli olabiliriz.Eğer tersiyse, artık “Kral Çıplak” diyecek kimse de bulamayız . Bırakın konuşmayı düşünmeye bile korkar oluruz.