NÜFUS PLANLAMASI

.

NÜFUS PLANLAMASI

Üniversitede aldığım bir dersin sınavında, ''ülkemiz insanlarının refah düzeyi artması için önerileriniz nelerdir'' şeklinde bir soru sormuştu hocamız.

Benim de aklıma nüfus yoğunluğu gelmişti.

Düşünelim, elimizde 100 adet simidimiz olsun. Bunu 100 kişiye dağıtırsak kişi başına 1 simit düşer. Eğer 100 simidi 200 kişiye dağıtırsak kişi başına yarım simit, 400 kişiye dağıtırsak kişi başına çeyrek simit düşer.

Kaynaklar (yani simit sayısı) artmaz veya sabit kalır, dağıtılacak kişi sayısı artar ise kişi başına pay da otomatik olarak azalır.

Bunun için sınavda, nüfus planlamasının gereğini önermiştim. Çünkü ülkemizin nüfusu süratle artıyor, artar gibi görünen gelir, artan fiyatlar (yüksek enflasyon) nedeniyle, reel bir artış olarak karşımıza çıkmıyor maalesef.

Gelelim ülkemizin nüfus artış hızına;

YIL NÜFUS ARTIŞ HIZI (%)

1940 17.821.000 --

1960 27.755.000 55

1980 44.737.000 61

2000 67.804.000 51

2020 83.614.000 23

80 yılda nüfusumuz 66 milyon artış göstermiş. Bu artış hızıyla nüfusumuz 2040 yılında 100 milyonu aşacak gibi görünüyor.

Şimdi milli gelirden bahsedelim kısaca.

Bir ülkede, belli bir dönem içerisinde (1 yıl) üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeri ''milli geliri'' ifade eder. Ortaya çıkan bu rakamı, ülke nüfusuna böldüğümüzde, kişi başına düşen milli gelir elde edilir.

Uluslararası Para Fonu (İMF) verilerine göre, 2020 yılında kişi başına düşen milli gelir ülkemizde 7.715 dolar olarak gerçekleşmiştir.

Takdir edersiniz ki her bir kişi belirtilen bu rakamı eşit şekilde almıyor. İşte sorun bu.

Türkiye İstatistik Kurumu açıklamalarına göre, nüfusun % 20'si, toplam gelirin % 46'sını alıyor. Neredeyse milli gelirin yarısını % 20'lik bir kesim alırken, diğer yarısı da kalan % 80'lik bir nüfusa dağılıyor. Adaletsizlik burada.

Kişisel ve ailesel refahı arttırmak için çalışmalar yapmak, iş alanları yaratmak, istihdamı arttırmak devletin önde gelen görevlerindendir.

Son zamanlarda ailesini geçindiremeyen, çocuğuna harçlık veremeyen, üniversite bitirip işe giremeyen, borca batıp dükkanını kapatanlar arasında intiharlar giderek artış göstermektedir.

İnsan unsurundan yola çıkıp, boş lafları ve havanda su dövmeyi bırakarak bu adaletsizliğe nasıl çözüm üretilir diye düşünmek, kafa yormak gerekir. Satıla satıla bitirilen o güzelim kamu işletmelerimizi tekrar kazanmak lazım. Tarım arazilerini ülke ekonomisine hiç bir

katkısı bulunmayan, sadece rantiyecilere katkı sağlayan inşaatlara açmak bu ülkeye yapılan en büyük kötülüklerdendir. Süratle bu uygulamadan vazgeçmek gerekir. Hepimiz biliyoruz ki eskiden önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye, birçok ürünü ithal eder duruma geldi maalesef.

Hele hele yeni ekonomik paketler açıklanırken, İstanbul’a yeni bir kanal açarak ne kazanılacağını da sizlerin takdirine bırakıyorum. www.yenicizgihaber.com 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri