Gelişmiş demokrasilerde seçilmiş iktidarın temel görevi, öncelikle kendisini destekleyen ve seçen kesimlerin taleplerini yerine getirmek olmakla birlikte, sistemin diğer seçilmiş güçlerinin, meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının seslerine ve uyarılarına kulak vermek ve ortak paydada birleşmektir. Ülkenin en önemli bilgi gücünü temsil eden tabip odaları, mühendis odaları, barolar gibi kurumlar, üyelerinden aldıkları güçle her zaman iktidarların yanlış uygulamalarına daha yüksek sesle karşı koyma gücünü göstermişlerdir.Ancak, az gelişmiş demokrasilerde veya demokrasiyi öncelikle tek parti, mümkünse tek adam iktidarına geçiş için vasıta olarak gören sistemlerde iktidarlar partileri dışındaki tüm sivil ve mesleki kuruluşların yönetimlerini de partileştirmek ve partilerinin alt birimi, kararlarının onay birimi olarak çalıştırabilmek için çoğunlukla, bindikleri dalı kestiklerinin farkına varamayan ve odaları siyasi gelecekleri için atlama taşı gibi gören üyelerinin de yardımıyla, ele geçirmek için türlü tezgahlar kurmuşlardır.Bu kurumlardan en önemlilerinden olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini (TMMOB) ve bağlı odaların yönetimlerini ele geçirme, partilerinin arka bahçesi yapma hayali son 60 yılın tüm iktidarlarını heyecanlandırmıştı. Zaman zaman yöresel ve küçük başarılarından umutlanan iktidarlar, bu amaçlarına ulaşmak için akla gelmeyecek yöntemleri uyguladılar. Kamu kurumlarında çalışan mühendislerin, müdürlerinin gözetiminde oy kullanmaları, sandıktan çıkarken kutuya atmadıkları listeleri müdürlerine göstererek aklanma(?) rezaletlerini yaşadık. Meslektaşlarının ve halkın çıkarlarını koruyacaklarına, iktidarda yer kapma hevesiyle odaları kendi siyasi gelecekleri için basamak olarak kullanan mühendisleri gördük. Ama tüm baskılara, yetkisizleştirme girişimlerine, haksız suçlamalara rağmen TMMOB teslim olmadı. 12 Eylül’ün faşist iktidarları bile TMMOB’yi teslim almayı başaramadı.Buna rağmen iktidar 12 Eylül paşalarının beceremediklerini yapabilmek için mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Sistemli çalıştı. Akıl hocaları Almanya’nın 1936-1945 dönemi iktidar taktiklerini didik didik incelediler. İlk uygulaması Nazilere ait, “Algı yaratma ve yönetme” tekniklerini emirlerindeki yazılı ve görsel basını kullanarak tüm güçleriyle uyguladılar. Ama işsiz kalacaklarını bile bile özelleştirmeyi savunan ve işsiz kalınca “Dank” eden bazı diplomalılar dışında, matematik bilen mühendislerin algılarını yönetmeyi bir türlü beceremediler. Algıları yönetilemeyen, aklı başında, düşünen, örgütlü mimar ve mühendis odaları biat etmemenin baskısını her zaman yaşadı.Şimdi mühendis odalarının bölgelerdeki şubelerinin genel kurulları yapılıyor. Boğazlarına kadar sağ siyasetin içine bulaşmış olanlar, arkalarına aldıkları iktidar gücü ve “Odalara siyaset sokmayacağız” yalanıyla çocuk kandırdıklarını sanarak seçimlere yükleniyorlar. Ama olmuyor. Matematik, fizik bilen, akla güvenen iyi yetişmiş mühendisler, ülkelerinin doğasına, havasına, akarsuyuna, kent içerisindeki üç beş ağacına göz dikmiş para beyinli menfaatçilere odalarını teslim etmiyorlar. Genel kurullarına katılarak, oy vererek odalarında demokrasiyi, aklı, kararlılığı yönetime seçiyorlar.
Mühendis odaları seçimleri
.