Geçen hafta kütüphane haftasıydı. Kitap okuma oranları çok gerilerde bir ülkeyiz. Bu yüzden kütüphanelere de gerekli önemin verilmediği bir ülkeyiz. Hala okuryazarlık sorunumuz var. Özellikle kadınlarımız arasında var. Gaziantep ilinde 6 yaş üstü nüfusun %4,3 ‘ü okuryazar değil. Kitap okuma oranında UNESCO verilerine göre tüm dünya ülkeleri içinde 86. sıradayız. Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya'da yüzde 14, ABD'de yüzde 12 civarında(1) . Uluslararası Kütüphane Dernekleri Federasyonunun (IFLA) yayımladığı "Dünya Kütüphane Haritası"na göre, 2016 itibarıyla Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yaklaşık 6 bin 300 kişiye, Türkiye'de ise 70 bin kişiye bir halk kütüphanesi düşüyor(2).Ülkemizde kitap okumaya karşı bir allerji oluşturulmuş. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist darbelerinden sonra ülkemizde kitaplar resmen yasaklandı. Yasak kitap bulundurmak diye bir suç tanımlanmıştı. Bu arada hakkında toplatma kararı olsun olmasın, pek çok kitap, gazetelerde ve televizyonda suç delili olarak gösteriliyordu. Halk kitap okumaktan uzaklaştırılıyordu. Zaman içinde kitap okumayan bu toplum, kulaktan duyma her şeye kolayca inanır hale getirildi. Kendi bulunduğu sınıfın öz çıkarları unutup, kendini sömüren sınıfların çıkarlarını bile savunmaya başladı. Olayları neden- sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirmeyi bir yana bırakıp, olaylar kendiliğinden olur, kaderciliğine saplandı. Hikmet Kıvılcımlı bu durumu kafadan silahsızlandırma olarak nitelendirir(3). Son kırk yılda daha da geriye gittik. Üç saat süren televizyon dizileri, vatandaşı tamamen hipnotize eder hale geldi. Bebeklik döneminden başlayarak herkesin elinde olan cep telefonları insanımıza okumayı iyice unutturmuş oldu.Öbür tarafa baktığımızda; şehrimizde kütüphane sayısı çok yetersizdir. Kütüphanelerimizdeki kitap sayıları yetersizidir. Kitap okumanın gerekliliğini bilince çıkaramamışız. Gençler kütüphaneleri kitap almak, kitap okumak için değil ders çalışmak için kullanmaktadır. Belediyenin en temel görevlerinden biri de halkın kültürel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Belediyeler ve hükümet bu konuda üzerine düşen görevi yapmamaktadır. İki milyonluk şehirde küçücük bir il halk kütüphanesi vardır.Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak büyük bir Eğitim hamlesini başarmış bir ülkeyiz. 1940 yılında kurulmaya başlanan Köy Enstitüleri eğitim alanında ülkemizin en önemli başarısıdır. Köy Enstitülerinde kütüphaneler en çok önemsenen kurumlar olmuştur. Köy Enstitülerinin 1950’li yıllarda kapatılması Eğitim hamlemize en büyük darbeyi vurmuştur. Kütüphaneler, özellikle gençlerin okuma alışkanlıklarının gelişmesi, sosyalleşme, bilgiye ulaşma açısından son derece önemli kurumlardır. Okumayan bir halk, kendi derdinin ne olduğunu anlayamaz. Her yalana inanır. Gerçekler yerine, hayal dünyasında yaşar. Her türlü olumsuz koşula rağmen okumak zorundayız. Yalnızca gençler de değil, çoluk çocuk, büyük küçük hepimiz.1) https://www.cnnturk.com/dunya/dw/unesco-turkiye-kitap-okuma-oraninda-86inci-sirada)2) http://www.egitimajansi.com/haber/avrupada-6-bin-kisiye-1-kutuphane-turkiyede-70-bin-kisiye-bir-kutuphane-haberi-61096h.html3) Hikmet Kıvılcımlı, Uyarmak İçin Uyanmalı Uyanmak İçin Uyarmalı Derleniş Yayınları 1980 ercankosmanoglu@hotmail.com
Kütüphane fakiriyiz…
.