Kurtarın yavrularımızı

.

 

Kurtarın yavrularımızı

 

ARİF NACAROĞLU

anacaroglu@evrensel.net

 

 

Bizi kıskanan ülkelerde hem tatil hem dost ziyareti turumu tamamlayıp güzel ülkeme Sabiha Gökçen Havalimanından giriş yaptım.

 

Daha 3 saat önce non-EU sırasında iş yavaşlatmış sınır polisinin, “Bir hafta ne yaptın, nerede kaldın?” sorularına “Gidiyorum kardeşim” diyemeyip ortaokul fen bilgisi sözlüsünde öğretmen karşısında ayak ve kol çaprazı yapan öğrenci gibi kıvranan, bırakın polisi, havayolu şirketi çalışanının yolcudan 3.5 avro daha çarpıp puan kazanma hırsıyla “Tek parça “azarlanmasına sebep el çantasını küçücük valizine tepmeye çalışan bizimkine, karşısında yurttaş polisi görünce “Reis” cesareti gelmiş. Yüzde 70 oy vermiş olmanın güvencesiyle bağırıyor.

 

 

Dışarısı daha alem. Taksicilerle, “Yakın mesafe” korkusuyla göz göze gelmemeye çalışarak otobüs durağına yöneliyorum. Bir Almanya-Türkiye yolculuğunda geçen zaman geçtikten sonra Bakırköy Meydanı'ndayım. Bir ülkede 30 yıldır inşaat bitmez mi kardeşim. Bu ülkeyi yönetenler bir yerleri kazmadan, kesmeden rahat edemiyorlar.

 

 

Toz toprak içerisinde yürürken ağlayan bir annenin sesi, hemen sonra başka bir anne. O da ağlıyor. Sonra diğerleri. Küçük masalar. Masalarda güzel yüzlü bebeklerin, Muhammet’in, Talha’nın, Öykü’nün, ikizlerin güzel bakışları. Annelerin sürekli tekrarlanan, “Ne olur yardım edin. Bebeğim ölüyor” yakarışına açlık sınırında yaşayan halktan 5-10 lira atanlar. 5 bebeğe 12 buçuk milyon dolar lazım mazotu ÖTV’siz orta boy bir deniz yatı parası. Olmazsa 6 kişilik özel uçak parası. Bir bakanın dediği gibi devlet için çekirdek parası. Fatura vicdanen yine halka. 34 milyon kişi 10 lira verse tamam.

 

 

Bu kaseti Londra’da, Berlin’de, Viyana’da, Paris’te ve bilumum kıskanç başkentlerde halk dinlese o ülkede iktidar bir saat bile iktidarda kalamaz.

 

 

Destek olma planları yaparken taze eşelenmiş meydandan kalkan toz, toprak ağzıma doluyor. Ara sokağa kaçıyorum ki, daha yeni döşenmiş paket taşları söken Moğol icadı makine ile burun buruna geliyorum. Dalgınlığıma gelse kepçesiyle beni hafriyat kamyonuna atması işten değil. Sonra beni doldurma sahile yapılıp vatandaş hacı fışfışlara dairesi 2 milyon dolara satılan gökdelenin temelinde bulabilirsen bul. Neyse ki kesif lağım kokusu sayesinde hazırlıklıyım. Ortam Şaban filminin “Şiki şiki baba” sahnesi gibi.

 

 

Yaya geçidinde homurtulu bir lüks araba tarafından tepelenmekten son anda kurtulup, “İnsanlığın kutbu” ilan edilen ülkemde, annelerin, “Kurtarın yavrularımızı” çığlıkları ile beraber kendimi eve atıyorum.

 

 

Karantina süremi tamamlamadan çıkmaya niyetim yok.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri