.
Ülkemizde polis şiddeti yeni bir şey değil. Kutsal ve güçlü devlet tanımı ile bireyi değersizleştiren düşünce yapısı ve uygulaması, söz konusu “Devletin güvenliği(?)” olduğunda, vatandaşını dövebilen, ona işkence yapabilen, ona iftira atabilen bir yapıyı da koruması altına alıyor. Devletin kutsal olduğuna inandırılmış ama aynı zamanda görece yüksek maaşla görevlendirilmiş ve ne yazık ki cehaletinin sonucu, düşünsel olarak sınıfı ile çelişen saflarda taraflaşmış insanlar karşı tarafta olduklarını düşündükleri insanları iftira, şiddet yolu ile cezalandırmayı mesleklerinde başarı gibi görüyorlar. Gezi Parkı direnişindeki sınırsız saldırganlıkları ile Türk Polisi dünya ölçüsünde bir başarıya imza attı. Psikolojik tedavi görmesi gereken insanların eline silah, yetki, gaz bidonu, TOMA verildi ve onlar devleti koruduklarını sanarak Taksim Parkı’nda son kalan bir kaç yüz ağacı korumaya çalışan ve yeri geldiğinde polislerin de haklarını savunma cesaret ve sorumluluğunu gösterebilecek insanların üzerine saldırdılar. Kimi amirinin emri ile, kimi amirine rağmen.Bir ülkede bütün gün otobüs içerisinde oturup haftada yarım saat spor olsun diye annelerin, gençlerin suratlarına gaz sıkmakla görevlendirilmiş polisler, araştırma görevlisi mühendisten, öğretmenden fazla, “saldır” emri veren bir komiser doçentten, bilim adamından fazla maaş alıyorsa, o ülkenin çocukları eskiden “Büyüyünce ne olacaksın?” diye soran büyüklerine “Pilot olacağım, doktor olacağım diye değil de, polis olacağım, olmazsa özel güvenlikçi olacağım” diye cevap veriyorsa devlet tercihini bilimden yana değil güvenlikten yana yapmış demektir. Ülkeyi bilim ve sanat ülkesi değil de polis ülkesi yapmaya heveslenenlerin bir tek gerekçesi olabilir, o da soygun, rüşvet, haksızlık, talan, kupon arazi, kaçak saray düzeninin devam etmesi, küplerin, çikolata kutularının, yatak odası kasalarının dolarlarla, avrolarla dolması için gerekli güvenliğin sağlanması düşüncesidir.Onlar da bilirler ki, bu ülkeyi en çok sevenler, ülkeleri için onlarca yıl hapis yatmayı göze alanlar, işkencelerde canlarını, bedenlerini kaybederek, ömür boyu yoksulluk içerisinde yaşamayı göze alanlardır. Bu insanlar ne polis şiddetinden, ne devlet saldırısından korkup susmazlar. Tüm geleceklerini üç, beş ağaç için vermeye hazırdırlar.Şimdi kendi polisinden korkan bir iktidar vardır masanın üzerinde. Onlar için mevcut polis artık tehlikelidir.Gündemden düşmemek, dışlanmamak için komünist Küba’ya cami yapmaya soyunan devletlileri artık bu eski polis koruyamaz. Polis yenilenmeli, yenileşirken özelleşmelidir onlar için. Çünkü onların aradığı özel güvenlikçi işverenine sadık olmalıdır. Asgari ücreti, üç, beş kuruş prime muhtaç bırakılmıştır ve kendi çocuklarının geleceği için diğer çocukları düşünemeyecek kafadaki insanlar arasından seçilmelidir.İktidarlarının sonuna yaklaştıklarını daha fazla hissettikçe, iktidarı kaybettiklerinde başlarına geleceklerden, en yakınlarındakiler tarafından cezalandırılacaklarından korkmaktadırlar.Ama korkunun ecele faydası yoktur. www.evrensel.netEtiketler: Arif NacaroğluYAZARIN SON YAZILARI