Konusuz bir yazı…!

.
Kentimizde son günlerde iyi şeylerin yanı sıra akıl almaz işlerde oluyor. Bu akıl almazların en önde geleni 7 Haziran seçimleri öncesi adayların belirlenmesi sürecinde yaşanan belirsizliklerdir. Bu konuya daha önce değinmiş, bir ölçüde dalgamı bile geçmiştim. Onun için başka konulara bakalım bugün.Sayın bakan (pardon, başkan) Şahin’in “ama” diye değişen görüşlerine bakalım öncelikle.Geçtiğimiz hafta Özgür Düşünce Derneği’nin sürdürdüğü imza kampanyası sonucunda oluşan dilekçelerinin Büyükşehir Belediye başkanlığına verilmesinin ardından konu Kent konseyi gündemine de alındı. Turizm parkı içindeki AVM’nin yıkılıp yerine yeşil alan yapılacağı haberini ve başlatılan çalışmayı ayakta alkışladığımı ifade etmiş, sayın başkana övgüde bulunmuştum. Tabi arkasında bazı “şeylerin” saklandığı kuşkumu da belirtmiştim.Gelelim Özgür Düşünce Derneğinin başvurusuna. Gaziantep kültürünün ve sosyal yaşamının en önemli alanlarından birisi olan KIRKAYAK Parkının bir bölümüne yapılacak olan ruhsatsız kreş inşaatının durdurulması, yapılan bölümün yıkılması ve parkın bir bütün olarak korunması talebini içeriyordu bu 86 kişinin başvuru yaptığı dilekçeler. Toplum duyarlı olmaya, kent konseyinin bu konuyu ele alması gerektiğine ve başkanın bu kaçak inşaattan vazgeçmesi talebine yer veriliyordu.Konu kent konseyi gündemine alındı ve bazı toplumsal kesimlerce sahiplenildi. Derneğin çalışması taban bulmuş ve ses getirmiş oldu böylece. Amma velakin sayın başkanın “haklısınız, ama” diye devam eden açıklamaları sonucun pekte beklenilen gibi olmayacağı şüphesi uyandırdı. Peki, bu talep ve bu talebi dile getirenler haklı ise bu kaçak inşaat niye devam ediyor? Ve sayın başkan “ama” diye başlayan savunmasında kendini haklı çıkaracak bir neden ortaya koyabildi mi?“Bekleyecek, görecek ve sonuçları üzerinden konuyu takip edeceğimizi, gerektiğinde duyarlı kesimlerin desteğiyle başka etkinlikler ve gerekirse eylemler koyacağımızı belirtiyoruz” diyor Özgür Düşünce Derneği yöneticileri.XXXMaliye Çalışanları talepleri ve yaşadıkları olumsuzluklara karşı tepkilerini ifade ediyorlar.Eşit işe eşit ücret haklarının ihlali, iş yoğunluğu, personel yetersizliği ile mevcut personelin rasyonel yönetilmediğine isyan ediyorlar. On yıl önce 620 personelin 470 bin mükellefe hizmet verdiği teşkilatın bu gün, 544 kişi ile 550 bin mükellefe ulaşmaya çalıştığını söylüyorlar.Bu gün işe başlayan bir memurun Uzman kadrosu ile 30 yıllık bir çalışanla aynı işi yaptığı halde 700 tl daha fazla ücret aldığını, bilgisayar programlarından kaynaklanan yetersizliklerin bile personele fatura edildiğini, bazı birimlerde çalışan tüm personelin işini tam ve zamanında yapmadıkları için topluca ve yazılı olarak uyarıldıklarını ifade ediyorlar.  Dış görevlerde çalışan personelin ulaşım giderlerinin yeterince karşılanmadığından, liyakatin ve tecrübenin yerini yandaşlığın ve kayırmanın aldığından, personel dağılımlarının ve görevlendirmelerin tepeden inme yapıldığından, bununda çalışma barışını ve verimliliği ortadan kaldırdığından yakınıyorlar.Hele birde sürekli olarak af beklentisi içine sokulan mükellef kitlesinin birikimlere sebep olan işlerinin yanı sıra seçim dönemlerinde fiili olarak durdurulan denetim ve tahsilat işlemleri sonucu yığılan işlerin bu dönemler sonucunda aynı personel tarafından ve kısa zamanda yapılamadığı için yapılan uyarıların, alınan savunmaların ve yazılan uyarı yazılarının yarattığı olumsuzlukları anlatışları var ki dinlemeye değer.Üzerlerindeki idari ve siyasi baskıları ise anlatmalarına bile gerek yok. Gözü olan herkes görüyor ve vicdanı olan herkes bunu biliyor zaten.XXXCinayet ve cinnet haberlerinden bıktık artık. İşsizliğin yarattığı ailevi sorunlar, karşılanamayan ihtiyaçların bunalttığı gençler, savaş sürgünü Suriyelilerin oluşturdukları vicdan sızlatan görüntüler, giderek “şiddetin bir yöntem olarak” ortaya konulmasının kentimize olan yansımaları artık gizlenemez hale geldi.Son birkaç ay içerisinde birçok basın organında da sıkça gündeme gelen cinayet ve cinnet haberleri Gaziantep için alarm çanları olarak ele alınmalı artık. Yokluğun vurduğu ailelerde artık neredeyse meşru bir işmiş gibi konuşulan yolsuzlukların gençleri nereye sürüklediği araştırılmalı, adalete güvensizliğin yarattığı “kendi adaletini sağlama” anlayışının sonucu olarak kişisel  “Hesaplaşmaların” temellerine inilmeli.Toplumsal duyarlıkları artıracak projeler ile eğitim kurumlarında geliştirilecek programlar ile, görsel ve işitsel medyanın destekleri ile, kısaca bulunan ve bilinen tüm iletişim kanalları kullanılarak bir şeyler yapılmalı artık.Yoksa giderek derinleşen bir sosyal çatışmanın, yok olan dayanışma duygusunun, bilerek dinamitlenen çalışma barışının yaratacağı travmaların öyle hamasi nutuklar ile ortadan kalkacağı imkânsız ve özlenilen toplumsal barışın kurulacağı falan yok gibi görünüyor.     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri