Gezi parkı davasının olumlu sonuçlamasına seviniyoruz. Ama sonu beraat ile biten, yani suçlanan hiç kimsenin suçlu olduğunu kanıtlayacak bir delil olmadığının anlaşılması ve davanın kapanması ile sonuçlanan mahkeme sürecini yaratanların buna karşı ödeyecekleri bir bedel yok mu?
Bu ülkede deprem oluyor, yıkılan binanın mimarı, mühendisi mesleklerinde hata yaptıkları için yargılanıyor. Belki sonuç çıkmıyor ama en azından yargılanıyor. Maden ocağı patlıyor, meslek hatası yaptı veya ihmalde bulundu diye sorumlu mühendis yargılanıyor. En basitinden yanlış yere park edip başkasının hakkına tecavüz eden sürücü cezalandırılıyor. Peki elde delil filan olmadan dava açan, sanıklar hakkında her biri için bin yıl ceza isteyen ve sonunda olmayan delil ve sıfır ceza ile sonuçlanan davalarda bu davanın 4 yıllık hukuk fakültesi mezunu savcılarına en azından göstermelik de olsa bir soruşturma açılıyor mu? “Sen delil olmadan bu 140 bin yıllık dosyayı neye dayanarak hazırladın” diye soruluyor mu? Hadi ondan vazgeçtik, bu hukuk fakültesi mezunlarının hocaları hiç şapkalarını önlerine alıp hukuk adına düşünüyorlar mı?
Sanmıyorum.
Dava bitti mi? Bence hayır. Henüz yüreği soğumadığı anlaşılan kindar nesil Kavala’nın suyunu çıkarmadan rahatlamayacak gibi. Ama tabii asıl mesele başka. Ülke, Kavala’yı konuşacak, İş Bankasını konuşacak, darbeyi konuşacak ki, pazarda elinde bir 50’lik, iki 10’luk sallayarak gözyaşı içinde eve ne götüreceğini ağlayarak düşünen babayı konuşmasın. Yolsuzlukları, talanı, milletin anasına sövdüğü yetmezmiş gibi şimdi Kaz Dağları’nın içine eden doğa katliamcısı yandaş şirketi konuşmasın. Şimdi bu hafta televizyonlarda kadrolu amigo yorumculardan(?) ballandıra ballandıra hukuk dersi alacağız. Hukukun aslında evrensel hukuk ve yandaş ve kindar hukuku olarak ikiye ayrıldığını göreceğiz, öğreneceğiz. Ama sonunda ne işsizlik azalacak, ne doğal gaz fiyatları düşecek, ne maaşlara zam gelecek.
Gezi davası bitti ama Gezi Parkı bitti mi?
Tabi ki hayır. Damat “Şimdi burası önemli” deyip yeni paketler açıkladıkça, genç işsizlik artık bekçilerle bile önlenemeyince, sobalar, ocaklar söndürülüp çocukların 25 kuruşluk cep harçlıklarından kısıntı başlayınca ve tüm bunların ve Fırat kenarındaki koyunun kaybolmasından sorumlu olanın aslında en tepedekiler olduğu yandaşlarca bile anlaşılınca saflar sıklaştırılacak ve korkarım ki tıpkı İş Bankası konusu gibi, “başörtülü bacım” konusu gibi, “Darbe geliyor” konusu gibi “Topçu Kışlası” projesi yeniden ortaya atılacak. Atılacak ki bu millet birbiriyle dalaşmaktan tepedekileri düşünmeye zaman bulamasın.
Yoksa, maazallah, seçimde saray eşrafından alacakları yüzde 2’yi bile zor bulurlar.