Keter

.

 Neye inanacağımızı şaşırdık.Birkaç yıl önce Suriye’de 2 kadın doktor haberleşip, “Esad’ın sonu gelecek” türünde dertleşiyorlar. İki küçük çocuk duvara Esad’ı eleştiren yazılar yazıyor (Neden büyükler yazmıyor?). Halk çocukları kurtarmak için karakol basıp bir yığın polisi öldürüyor. Esad rejimi karakol basan halka karşı silah kullanıyor. Halka karşı silah kullanma konusunda sicili bozuk komşular fırsat bu fırsat uyanıklığı ile “Katil Esed” diye seslerini yükseltiyor. “Şam’da namaz”, “Katil Esed” naraları altında, bu naraları atanları tuvalet kağıdı gibi kullanıp dışarıda bırakan yedi düvel Suriye’ye çörekleniyor. Esas oğlan ve yalakaları Suriye’yi çoktan paylaşmış. Paylaşma işi anlaşma ile yapılmadığından içeride herkesin adamı ve teröristi var. Herkes yandaşını “Özgürlük savaşçısı”, karşısındakini “terörist” ilan ediyor. Viyana’yı, Rodos’u 8 ay kuşatmakla ele geçirme noktasına geldiği ile övünen Osmanlı’nın torunları (?), bir türlü Rakka’yı, Musul’u kuşatmayı akıl edememiş. Gelsin petrol, gitsin makarna, çocuk bezi. “IŞİD bahane ticaret şahane” türünden ticaretten herkes memnun. Uzaydan karıncayı gözleyen teşkilatların en ünlülerinin, Rakka’ya giden yedi düvelin TIR’larından haberi yok. Bu arada sosyalistlerin, solcuların, sıkışınca değil her zaman devrimci olanların, “Bu bir emperyalist paylaşım kavgasıdır. Esad bahane. Fatura yoksul Suriye halkına kesilecek. Suriye Suriyelilerindir. Düşman yaratmadan silah satamayacaklarını bilen emperyalistlerin bin yıllık oyunudur” diye diye dilinde tüy, yaza yaza kaleminde mürekkep bitmiş. Yıllar geçiyor. Önce, dünyanın oyununa gelip, kara propagandaya inanan veya inanmamasına rağmen yapacak bir şeyi olmayan milyona yakın kişi ölüyor ve ölmeye devam ediyor, “Özgürlük” hikayesinin arkasına takılan, takılmayan 10 milyona yakın kişi ülkesini terk ediyor, parası olmayan çadırlara sığınıyor, parası olan Taksim meydanında “Sıra gecesi” düzenliyor. Gelinen nokta ortada. “Esed gidecek, Emevi Camii’nde namaz kılacağız” diye Osmanlıcılık numarası yapanlar şimdi “Suriye’de istikrar istiyoruz” diye tepiniyorlar. Geçti Bor’un pazarı beyler. Kaynar kazanın kapağını açan elin maşası sizdiniz. Şimdi yıkmaya çalıştığınız Suriye devletine muhtaç, bağırıp duruyorsunuz. Abileriniz 100 yıllık hesap yaparken, siz 10 yıl öteyi göremediniz. İşin kötüsü ve tehlikelisi, önünüzü göremediğinizi bilmediğiniz ve kabul etmediğiniz gibi, size doğru yolu gösterenleri de “Muhalif” diye susturmaya, ezmeye çalıştınız ve çalışıyorsunuz. Ama kinetik ve potansiyel enerjiniz ve inandırıcılığınız bitti. Bir zamanlar size inananlar, yaptığınız U dönüşleri, meydanda parmak salladığınız, işkembe-i kubradan atıp tuttuğunuz beş para etmez insanlara, kapı arkasında nasıl gerdan kırdığınızı, sadece eski naif Türk filmlerinde geçerli olan “İyi polis, kötü polis” numarasını nasıl bütün dünyaya yutturmaya çalıştığınızı gördü. Sosyalistler her zaman barışı ve kardeşliği savunurken, sizler her zaman emperyalistlerin ve silah tüccarlarının değirmenine su taşıdınız. Onlara ipotekli, hayırsız iktidarlarınızı sürdürebilmek için muhtaç olduğunuz yabancı güçlerin ve yerli iş birlikçilerinin taşeronluğunu, maşalığını seve seve veya yapmak zorunda olduğunuz için yaptınız. Gündüz “Ne işi var ABD askerinin ülkemde” derken, gece Mecliste ülkemizin ABD işgali için tezkere oylattınız. Düşmanmış gibi göründüğünüz batı ülkesine gündüz söylenirken, parmak sallarken, gece o mübarek popolarınız o ülkenin arabalarının ısıtmalı koltuklarına tüm haşmeti ile yayıldı. Dost ve kardeş yatırımcı destekçimiz dediğiniz Katar’dan, “Keter”’e dönmeniz de yakın gibi. “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diyen Mevlana’yı ıskaladınız, bari, “Olmadı diye sızlandığın duaya, gün gelir olmadı diye şükredersin” diyen Şems-i Tebrizi’ye uyun. Siz de kurtulun, biz de kurtulalım.   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri