Kimileri onu romantik devrimci diye andı.Sevdiği kadınlar, ona aşık kadınlar,Ona olan tutkularına karşılık bulamayan ya da hayal kırıklığı yaşayan güzeller,Onlar ölmesin diye, ona ağıt yazar gibi şiir yazdıran çocuk sevgisi...Ömrünün önemli bir bölümünü ya hapiste ya da sürgünde geçirdi.Yok öyle umutları yitirip, Karanlıklara savrulmak.Unutma, aynı gökyüzü altında,Bir direniştir yaşamak… O ise buna karşın insanlara her daim ayakta kalarak, umutlu olarak ve direnerek yaşamı, yaşamayı anlattı ve bu unutulmaz dörtlüğü yazdı.Barışın peşinde koştu şiirleri.Zalimlere, eşitsizliğe, dünyayı insanlara zehir edenlere hep öfke kustu.Memleket sevgisi ve hasreti ölünceye değin içinden çıkmadı, hep canlı kaldı.Destanlar yazdı, Mustafa Kemal için, kurtuluş savaşı için,Bu topraklar ve insanımız için sayfalarca içini döktü.Böyle bir insandı Nazım Hikmet.Bu dünyadan bir Nazım geçti.54 yıl önce öldü.Yaşamı, aşkı, umudu, barışı, öfkeyi, direnmeyi, hasılı insana dair ne varsa şiirlerinde anlatan bir ozanımız var.O aslında evrensel bir değer, yalnızca bize değil, dünyaya ait artık .Keşke Nazım gibi edebiyatçılarımız çok olsaydı.Hatta onun gibi, dünyaya yön veren bilim adamlarımız, sosyologlarımız, felsefecilerimiz ve düşünürlerimiz çok daha fazla olsaydı.Kuşkusuz daha huzurlu, refah içinde, gelişmiş bir demokrasiye sahip ve en önemlisi dünyaya yön veren bir ülke olurduk.
KEŞKE ÇOK OLSAYDI
.