Kentsel Değil Rant Planı

.

Kentsel Değil Rant Planı

 

 

Kent tarihi incelemelerinde varılan ortak nokta, insanoğlunun yerleşik düzene geçmesiyle kentleşme sürecinin de başladığı gerçeğidir. Kent, yani sitenin oluşmasıyla demokrasinin doğduğu ilk coğrafya ise bizimle komşu olan Yunan uygarlığıdır.

 

İlkçağ Yunan site devletinden sonra, süreç içinde kentler sahip oldukları toplumsal yapının özgün karakteristik yapılarına göre şekillenmişlerdir. Ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler kentlerin tarihsel kimliğini ortaya çıkarmıştır.

 

İmparatorluklar çağının bitmesiyle Batı’da ortaya çıkan ulus devleti sürecinin ardından, halkın egemen olduğu, yeni demokratik siyasal sistemlerinin ortaya çıkmasını sağladı.

 

Amerika bağımsızlık devrimi ve İngiliz Sanayi devriminin biriktiği toplumsal değişim dinamikleri ve biriken kültürel sinerjiyle ortaya çıkan Fransız ihtilali dünyayı 19.yüzyila taşıyan önemli bir etkendir. İşte modern kent tanımı da 19.yüzyilin sonralından itibaren başlayarak geldiğimiz çağdaki şehircilik kavramına ulaşmıştır.

 

Bu tarihsel süreç içinde, bizim modern kent tarihimiz de 1950 yıllarda yani Batı’dan yaklaşık bir asır sonra sanayinin yavaş yavaş başladığı dönemde başladı. Köyden kente göç ile beraber başlayan şehirleşme sorunları da 50’lı yıllardan beri tartıştığımız en önemli vakamız olmaya devam ediyor.

 

 Kentleri yaratan sosyal dokular, mimari yapı ve kültür aslında o toplumların tarihsel değişim ve birikimlerin günümüze tuttuğu aynadır. Tarihin hafızasını günümüze taşıyan kentsel yapıdır. Bununla birlikte, demokratik yapı ve sosyokültürel gelişim çağdaş kentsel yapının da iki temel omurgasıdır. Bunlar olmadan modern kentleşme sadece bir tahayyülden öte gitmez.

 

1950’lı yıllarda başlayan kırsaldan kente göç Türkiye’nin kent sorunlarını da beraber getirdi. DP’nin her alanda olduğu gibi ülke meselelerine bakışı tamamen popülizm üzerine inşa edilmişti. Başta İstanbul ve diğer büyükşehirler olmak üzere, kent planlamaları yetersiz ve şehirlerin yerleşme planları iktidar ve yandaşlarının rantına göre yapılıyordu.

 

Küremizin deprem kuşağının en önemli coğrafyasında yer alan Türkiye’de, siyasi nedenlerle çıkarılan imar aflarının neden olduğu ağır bedeli, son olarak 6 Şubat depreminde bir kez daha ağı bir şekilde canımızla ödedik. Bu aflar aynı zamanda kentleri içinde çıkılmaz ve geri dönüşü olmayan bir beton enkazına dönüştürmüş durumda. Özellikle AKP iktidarının plansız, rant eksenli ve popülist politikaları bütün şehirleri yaşanmaz hale getirdi. Plansız yapılaşmanın dışında yapı kalitesiyle birlikte gelecek yıllarda Türkiye’nin şehirleri bir enkaza dönüşecek.

 

 

Son yapılan yerel seçimlerde CHP bilindiği gibi büyük şehirlerin çoğunda yönetime geldi. Türkiye ekonomisinin en sıkıntılı döneminin yaşandığı zamanda kent yönetimlerini elinde bulunduran CHP’nin tahrip edilen bu şehirleri yeniden onarmaları mevcut kaynakların yetersizliği nedeniyle epey zor olacak.

 

 CHP’nin belediye başkanları sadece kent sorunlarıyla değil refahın düştüğü, işsizliğin büyük toplumsal travmalara yol açtığı sorunlarla da uğraşmak zorunda kalıyor.

 

Bir ülkenin üretim ve istihdam politikalarının kent yönetimleriyle ortak belirlenmesi zorunludur ancak, genel ülke problemlerinin sadece kent yönetimlerince çözülmesi, Türkiye’nin mevcut siyasal yapı ve belediyelere tanınan yetkilerle olması mümkün değildir.

 

 

Sonuç olarak Türkiye’de tanımladığımız sorunlar nedeniyle yakın bir zamanda o hayal ettiğimiz ve kartpostallar üzerinde özlediğimiz şehirlerimiz olmayacak. Daha da kötü olan, önümüzdeki yılarda Türkiye kaynaklarının çoğunu yaz-boz tahtasına çevrilen plansız şehirlere harcayacak.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri