Kapsayıcılıkta ısrar 'Hayır' getirir

 Referandum tarihi görünür oldukça “hayır” tutumu daha çok destek buluyor.Gezici Araştırma’nın anket sonuçlarına göre başkanlığa yüzde 58-59 “hayır” çıkıyormuş.Elbette tek başına bir araştırma şirketinin verileri her şeyin fevkalade iyi gittiğini göstermez.Hele onca iktidar yanlısı, manipülasyon amaçlı sözde araştırma şirketi gerçekleri tersyüz etmek, akı kara göstermek için hummalı bir çalışma içindeyken bu alandaki açıklama ve verilere güvenerek hareket etmek doğru olmayacaktır.Ancak yangından mal kaçırır gibi Meclisten geçirdikleri kanunları günlerdir bekletmelerine bakılınca, işlerin hiç de bekledikleri, umdukları gibi gitmediğini söylemek zor değil. Havanın halktan yana döndüğünü gösteren birçok veri var. Gece gündüz demeden bir an önce çıkması için TBMM’yi esir aldıkları günleri düşünsenize; ölümüne bir yarışa girmişlerdi. Erdoğan’ın gözüne girmek için, tek adam yönetime girmeye “evet” dediklerini göstermek için yapmadıkları kalmadı.Mümkün olduğunca tartıştırmak istemediler. Gece gündüz demediler. Yanlarına aldıkları MHP’yle bir an önce bir oldu bitti yaratıp kanunları tek tek geçirdiler. Biliyorlardı ki ne kadar çok tartışılırsa foyaları o kadar çok dökülecek.Biraz daha zaman olsa, konu enine boyuna tartışılsaydı belki de MHP’de bir yarılma olacak, Bahçeli bir grupla baş başa kalacak ve AKP’yi de etkileyecek yeni gelişmeler yaşanacaktı.Zira görünen o ki, AKP cephesinde de bu gidişatın kendi sonları olacağı gibi, Türkiye için daha karanlık bir döneme gidişat olduğunu düşünenler az değildir. Ancak, tüm bu olumlu gelişmeler, ve Gezici Araştırma Genel Müdürü Murat Gezici’nin açıkladığı yüzde 58-59 “hayır” sonucundan hareketle, Türkiye halklarının gerçeği gördüğü ve kötü gidişatı durdurmak için diktatörlük heveslilerine dur diyeceği sonucuna varıp, rehavete kapılmak, rahatlamak en büyük tehlikedir. Ancak rahatlıkla söylenebilecek olan havanın dönmeye başladığıdır.Yaşanan acıların daha fazla sürmemesi yönlü bir yaklaşım görünüyor.TBMM’de kavga dövüş çıkarılan başkanlık düzenlemelerinin hemen Cumhurbaşkanına gönderilmek yerine günlerce bekletilmesinin de gösterdiği AKP’nin gidişattan korktuğudur. Anlaşılan o ki, bir yolunu bulsalar referanduma gitmeden diktatörlüğe geçiş yapacaklar. Ama artık geçti, dosya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ulaştı ve kuvvetle muhtemeldir ki nisanın ilk ya da ikinci pazarı referandum olacaktır.Kaygı, endişe dolu bir süreç içindeyiz ve eğer gerçekleri ayrım gözetmeksizin tüm Türkiye halklarına anlatmak başarılabilirse, hayır cephesi yeni bir döneme kapı aralayabilir. Aslında bu referandum süreci Türkiye devrimci hareketi, demokratikleşme güçleri için bir yeni olanak da yaratmış oldu. Ayrıştırıcı, kategorize edici dil ve tasniften sıyrılarak, sağ sol, şu partili bu partili, Alevi Sünni, Türk Kürt, Ermeni, Laz, Arap, Çerkes demeden tüm halkları, işçi ve emekçileri diktatörlüğe ve derin kaosa karşı birleştirmek pekala mümkün olabilir. Kimsenin kendi “hayır”ını başkasınınkiyle yarıştırmaya, ayrıştırmaya ihtiyaç duymayacağı tutum kapsayıcılığı arttıracaktır. Kendi farklılıklarından bahsetmek yerine Türkiye’nin geleceğinden duyulan kaygıdan söz edilmelidir. Erdoğan’ın hesaplarının, diktatörlük hesaplarının  Türkiye’yi ve Türkiye halklarını, tüm işçi ve emekçileri nasıl bir karabasan sürecine sürüklediğini anlatmak hem referandumda hayır çıkarmak hem de yeni bir yol açmak için bir anahtar işlevi görebilir. Kapsayıcılıkta ısrar edilir ve bu gidişatın tüm Türkiye halkları için büyük acılara, baskıya, daha çok sömürüye, düşmanlaştırmaya, iç savaşa ve şiddete, bölgede düşmanlaştırmaya, ayrımcılığa, kadınların toplumsal hayattan dışlanmasına, ölüme, acıya, gözyaşına, bilimin, eğitimin yok edilmesine, doğanın, havanın, suyun kirletileceğine, rant için her şeyin satışa çıkarılacağına, Türkiye’nin beş paralık bir ülke haline getirileceğine ve olası melanetlere dair halklarımız ikna edilebilirse, bu referandumdan hayır çıkmaması için bir neden bulunmamaktadır.