Kahraman Matbaacı

.
Akyol’daydı evimiz. Adı Akyol Caddesi olan yolan hep Mektepüstü” demiştir Akyollular. Ben de onları öykünürüm. Mektep üstü’nden Eblehan inişine, oradan Eyüpoğlu sınırlarına girerim. Camiye varmadan sağda bir pide fırını, fırınının karşısında bir bakkal var. Bakkalın adı Necdet Güceylioğlu’dur.Yaptığı her işi dürüst yapan Necdet Güceylioğlu bu işte tutunamadı. Neden? Bakkal dediğin malı esksik tartmalı, hesabı birkaç kuruş fazla söylemeli ki para kazansın.Bizimkin bunu yapmadı. Yapamazdı da çünkü onun iliğine işlemişti Doğurucu Davutluk. Kendine yeni bir iş aradı. Matbaacılık yattı kafasına.O Sıralarda babam, Rüştü Hocadan satın aldığı tarihi matbaayı satışa çıkartmıştı. Çünkü matbaacılığı bırakıp emlakçılık yapacaktı artık.Matbaa da matbaaydı ama. Satışa çıkarttığımızda belki elli yıllıktı Baskı makinesi ama topla yıkılmayacak kadar sağlamdı hala. Hurufatları Gaziantep’in en zengin harf çeşitlerini içeriyordu.1960’ların ortalarıydı. Orada basmıştım kaç sayı çıkartabildiysem Gaziantep’in ilk ve son çocuk gazetesi Yavru kuş’u. Orada basmıştım ilk gençlik yıllarımın aşk şiirlerini içeren “Ben Seni Çok Seviyorum” adlı şiir kitabımı. Orada basmıştım. Üzerinde bebe resimleri olan keten kumaşı kesip biçim davetiyeye dönüştürerek, düğün davetiyemi.Alan da satan istekli olunca satış kolayca gerçekleşiveriyor. Yılların Sanat matbaası Suburcu Caddesindeki yerinden alınıp Necdet Güceylioğlu’nun Karagöz Caddesindeki yerine taşınıverdi.Bu yazımda anlatacağım ilginçlik matbaayla değil, matbaacıyla ilgili. Necdet bey matbaa işinden anlamazdı. Ama iyi para vererek en iyi ustaları alabilirdi. Öyle yaptı.Matbaaların en güzel kazançlarından biri Belediyeden ihale yoluyla alınan evrak basma işiydi.Çıkartacağım Kurtuluş gazetesine temel olsun diye O yıllarda ben de küçük çapta bir matbaa kurmuştum. Güzeliş Matbaasıydı adı.Bir gün nasılsa benim de yolum düştü Belediyenin ihale salonuna. Matbaacılar kendi aralarında fısıldaşarak karar vermişler. İhaleyi almak isteyen X bey, fiyat kırmasınlar diye ihaleye katılan matbaacılara 100’er lira para dağıtıyormuş. Biri benim elime de bir yüz liralık tutuşturmak istedi.“Bu nedir?” dedim. “Üzümünü ye de bağını sorma” dedi. “İhale X beyde kalacak. Önemli ölçüde fiyat kırma. Biz birer lira, birer lira kıracağız. Sen de öyle yap.”“Ben ihaleye katılmaya gelmedim. Seyretmeye geldim,” dedim.“Katıl katılma al şu parayı.”“Hakkım olmayan parayı alamam.”“Al be yahu, iki aylık dükkan kiran çıkar.”“Yok dükkan kiramı kendim kazanır öderim.”“Ne aksi adamlar var dünyada yahu!” diye öfkelenip gitti önericim. Sanırım bana vermesi istenilen parayı da cebellezi etti.Nedendir bilmiyorum, gözümü Necdet Güceylioğlun’dan alamıyordum. Benim o dürüstlük abidesi sandığım arkadaş 100’lüğü alıp cebine atmıştı. Doğrusu düş kırıklığına uğradım.İhale başladı. Herkes sırayla senaryolarında kurguladıkları gibi birer lira, birer lira fiyat kırdılar. Sıra Güceylioğlu’na gelmişti. Herkes onun da sadece bir lira kırmasını beklerken baktık bu tastamam 500 lira birden kırdı.“Oha!” diye bir ses duyuldu. Necdet bey o sese döndü:“Oha şenin babandıy essek heyif!” dedi. “Tüyü yetmemiş yetimin hakkı vay senin zıkkımlanacağın o avantada!” Konuşması böyle bir tuhaftı. Bizimki hem o günkü ihalede dağıtılan 100’lüğü cebe atmış, hem de beş kez 500’er yüz lira kırarak X beyi avantadan kazanacağı 2500 liradan etmişti.Bundan sonraki bütün ihalelerin Doğrucu Davutu oldu Necdet Güceylioğlu. Kimseye avantadan para yetirmedi. İşin hakkı neyse o kadar fiyat kırdı. Kimini de kendisi alarak o işten para kazanmasa bile ihaleyi yükümlendi.Sadece benim gözümde “Kahraman Matbaacıydı o. Öbürleri ekmeklerine engel oluyor diye az kızmıyorlardı Necdet beye.Ölünceye dek, kimseye yedirtmedin tüyü yetmemiş yetim hakkını. Yattığın yer bol ışıklı olsun Sevgili Necdet Güceylioğlu. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri