Eski yılın son günlerinden biri. Avrupa’nın büyük kentlerinden birinde yeni yıl pazarları kurulmuş. Ağırlık yiyecek tezgahlarında. Yeni yılın geleneksel içkisi sıcak şarap, yanında kızarmış sosis. Bolca patates. Meydanın bir köşesinde caz yapmaya çalışan belli ki yerel ve amatör bir gurup. Yemek bekleyenler yerlerini kaybetmeden kulaklarının küçük bir kıvrımını müziğe ayırmış. Yaşı ilerlemiş üç beş kişi sahnenin dibinde ilgili görünmeye çalışıyor. Meydanın tam ortasında buz pateni pisti. Çoluk çocuk denge çabasında. Eğlence güçlü ama ölçülü. Hemen arkada ara sıra hareket eden lunapark çemberinde şehre yüksekten bakmak isteyenler birbirlerine sokulmuş. Hava soğuk ve ayaz.
Meydanın diğer köşesinde 30-40 kişi toplanmış. Onların yılbaşı eğlencesi ile pek ilgileri yok gibi. Küçük bir kürsüden biri bilmediğim ama kulağıma yakın gelen bir dille bağırıyor. Ara sıra durup, dinleyenlerin sloganlarına eşlik ediyor, sonra konuşmaya devam ediyor. Ellerinde pankartlar. Üzerinde onlarca fotoğraf olan afişi yere sermişler. Yaklaşıp bakıyorum. Fotoğraflar İranlı mollaların, devrim muhafızı komutanlarının, İranlı siyasetçilerin. Bazı fotoğrafların üzeri çarpı ile işaretlenmiş. Hava karanlık olduğu için kimlerin üzeri çarpılanmış pek anlayamıyorum.
Az önce çok lüks bir arabadan inip kalabalığın arasına katılan birinin yanına yaklaşıyorum. Uzun siyah paltosu ve kürk kalpağıyla Sibirya yürüyüşüne hazırlanmış gibi görünüyor. 70’ine yakın. İngilizce “Ne oluyor?” diye soruyorum. Önce Almanca cevap veriyor. Sonra Türk olduğumu anlayınca Türkçeye geçiyor. Benden iyi Türkçe konuşuyor. O sırada kalabalık bağırıyor, tercümesi “Mollalara ölüm. Hamaney’e ölüm. Yaşasın Şah.”
“Şah kim yahu” diyorum.
“Büyük Şah Rıza Pehlevi’nin oğlu. İran’ın başına geri gelecek. İran mollalardan tek tek kurtulacak” diyor.
Sonra kalabalığın ara sıra üzerinde zıpladığı, eğilip tükürdüğü, bazılarının üzeri çizilmiş yerdeki fotoğraflara tekrar bakıyorum. Bazıları tanıdık.
Etraftaki yabancılar, turistler sıcak şaraplarını yudumlayarak bakıyor bağıran kalabalığa. Kalabalıktan hemen herkes tek tek kürsüye çıkıp bir şeyler söylüyor. Belli ki katılanların hepsinin söyleyecek bir şeyi var.
Sonra bir hafta geçiyor. Süleymani vuruluyor. Hesaplı atılmış, İran içi huzursuzluğu arttırmaya, İran içi dengeyi ve suskunluğu bozmaya hedeflenilmiş, dışarıda bağıranların artık İran içerisinde bağırmalarını sağlamaya yönelik atılmış adım gibi.
Bekleyip göreceğiz.