İNSAN KAYNAĞI

.

 Dersler bitti. Üniversiteler on binlerce mezun verdi. Bir yandan da yenilerini almak için kaldırılacak denildiği halde bırakın kaldırılmayı sayıları 5’e yükselen giriş sınavlarıyla yeni öğrenciler üniversiteye girme savaşı veriyor. Gençler hayallerindeki mesleklerden çok herhangi bir bölüme kapağı atma derdinde. Durumu görece iyi olanlar tıp, mühendislik hayali kurarken, diğerlerinin ortak hedefi erkek, kız, “polis” olmak. Hiçbiri, örneğin “itfaiyeci”, “terzi”, “musluk tamircisi” filan olacağım demiyor. Genel düşünce bu meslekler hiçbir şey olamayanlar için sanki. Bu nedenle herkes bir şey oluyor ama sonuçta hiç kimse olduğu şeyi severek yapamıyor. Çünkü ilkokuldan başlayarak beyine kazınan düşünce “bir şey” olmak. O “bir şey” de hemen her aile için iyi bir maaş, rahat yaşam. Hiçbir çocuğun “Ben hiçbir şey olmayacağım. Ben zaten bir şeyim” deme özgürlüğü yok. Ama işin daha acısı, ne yazık ki tarım toplumuna geçme hatasını yapmış insan atalarımızın kurduğu sistemde insan artık “İnsan” değil, üretim girdilerinden sadece biri. “Oyun Teorisi”nin karşı konulamaz(?) çıkarımı, kötü, kötünün kaçınılmaz devamı. “Üret ve tüket” ve “Daha çok üret ve daha fazla tüket” başlangıçta gen zincirimizin olmayan halkası, şimdilerde yaşam dayanağımız. Bu halkanın zincire girmesinde milyonlarca insanın, kölenin, işçinin, insanın kanı var. Kapitalizm denen bu canavar bilimle el ele vermiş, kendisini yaratan insanı da yutmak üzere. İnsan artık insan değil onun için. Sadece üretimin bir girdisi ve kaynaklarından bir tanesi. Koca koca adamlar, devletliler, ne anlama geldiğini bile bilmeden eşrefi mahlukatı “İnsan kaynağı” düzeyine indiriyor. Her şey insan için ise insan kaynağı ne için? Devletlerden büyük şirketler, kime ve ne için hizmet ettiklerinin çok ötesinde “insan kaynakları” bölümleri kurmuşlar. Yeni mezun tornalanmış, törpülenmiş, genlerindeki kabiliyetleri devşirilmiş insan, kendini bu “insan kaynakları havuzu”na atıyor. İnsan(?) arayan şirket, maden arıyor, kömür arıyor, enerji arıyor, ham madde arıyor, sermaye arıyormuş gibi insan arıyor. Tıpkı daha tombul olsun diye kıpırdamadan büyütülen piliç, daha çok süt versin diye bebesinden mahrum bırakılan inek gibi her şey daha fazla üretmek için. İneğin ineğe, pilicin pilice yapmadığı eziyeti insan hem diğerlerine hem de insana yapıyor. Zeki, sanatçı, kaliteli gençler fazlasıyla becerebilecekleri işleri yapabilmek için önce bu “insan kaynakları” değirmenini aşmak durumunda. Biz de insanın bir kaynak değil, sadece insan olduğunu, bu insan tanımına düşünebilen ve düşündüğünü aktarabilen herkesin dahil olduğunu ve insanların “kaynak” olmadıkları bir six; stemin mümkün olduğunu, “insan kaynakları” diyen insanlara anlatmaya çalışıyoruz.  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri