.
Her gün kan akıyor. Her gün yeni canlar kaybediyoruz. Maden işçilerinin tüm ülkeyi saran matemi soğumadan, yeni bir polis cinayetiyle sarsıldık.Uğur Kurt, Okmeydanı Cemevi’nde bir yakınının cenazesinin defin töreninde bulunduğu esnada polis kurşunuyla cemevi avlusunda yere serildi.Cemevi avlusu kan deryasına döndü. Böylece bir ilk daha AKP iktidarında gerçekleşmiş olduSaatler geçti ama ne savcı ne devlet olaya el attı. Saatler sonra hastanede can verdi kendi halinde, otuz yaşındaki Sivaslı Alevi bir yurttaş olan Uğur Kurt. Eşi ve iki yaşındaki oğlunu, ailesini geride bırakarak ve tüm insanlığı yasa boğarak ayrıldı aramızdan.İç savaş atmosferinde bir ülke haline geldik.Kürt savaşından, Kürtlerin “demokratik siyaset dönemi” diye tarif ettikleri bir sürece çevrilmesiyle çıkan Türkiye, iktidarın iç savaşı kışkırttığı bir süreçten geçiyor.Devlet eliyle süren terör, baskı ve şiddet dinmek bilmiyor. AKP iktidarında, her gün odun atılarak alevlendirilen bir ateşin içindeyiz.Yeni kararnameler, yeni Valiler, yeni Emniyet Müdürleri ve 17 Aralık’tan sonra hız kazanan yeni teşkilatlanmayı hayra yormak için hiçbir neden yok.Zira kamplaşmaya sıkıca sarılan, Soma işçi katliamıyla birlikte tüm insanlığı etkileyen acının paylaşılmasından bile rahatsız olup, kamplaşmanın sürgit devamı için yeni provokasyonlar üretmekte mahir bir iktidarla karşı karşıyayız.Camiye ayakkabılarıyla girdiler diyerek, mütedeyyin yurttaşları zaviyesinde bloke etmek için inanç mekanlarının kutsiyetine dikkat çeken Başbakan Erdoğan’ın yönetimindeki ülkede cemevinde, yani Alevi yurttaşların kutsalında ise polis kurşunlarıyla öldürülmek vaka-i adiyeden sayılıyor.Yıllar önce Gazi’de katliamlar düzenleyen “Ergenekon” diye lanetlediği kontra güçlerden edindiği tecrübeyle bugün Okmeydanı’da ve başkaca yerlerde Alevi yurttaşlara yönelik yeni toplu katliam provaları yapıldığı gözlemleniyor.Başbakan, Bakanlar, Valiler, Emniyet Müdürleri, medya, bir bölüm gazeteci, yazar kılıklı kalemşor, akademisyen kisvesine bürünmüş zevat halka savaş açmış halde pervasızca konuşuyor; kan akması, can alınmasına cevaz verircesine yeni mezarlar kazmaya devam ediyorlar.İşçi ve emekçiler, kadınlar gençler, Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Müslümanlar... Fark etmiyor; işçi emekçi iseniz, hak, adalet, eşitlik, özgürlük, emek, barış ve demokrasi diyorsanız katledilmeyi hak eder bir cephede yer alıyorsunuz demektir.Rojava’dan Cizre’ye iki küçük çocuğuyla geçmek isteyen Kürt kadın Saada Derviş asker kurşunuyla öldürüldü. Başka bir çocuk Ali Özdemir sınırda askerce vuruldu, ölümle pençeleşiyor.Devlet eliyle süren kan ve şiddet sarmalının içindeyiz.301 işçi bu iktidarın emek düşmanı politikalardaki ısrarından, yağma, özelleştirme ve taşeronlaştırma hesaplarına kurban edildi.Önceki gün Uğur Kurt, polis kurşunuyla öldürüldü. Yine Okmeydanı’da Uğur Kurt’un vurulmasından sonra gerçekleştirilen protesto etkinliğini izlemekte olan Akan Yücel isimli genç başından vurularak komaya sokuldu.Ya AKP yandaşı, iktidar şakşakçısı olacaksınız, ya sinecek, teslim olacak ses etmeyeceksiniz ya da ‘Karşıda yer alacaklar’ kategorisine girecek, her türlü baskıyı hatta ölümü bir biçimde karşılayacaksınız.AKP iktidarında kapitalizmin işçi ve emekçi öğütmede tüm diğer iktidarları geride bıraktığı görülüyor. İş cinayetlerinde Dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi olan bir ülke unvanına yükselmeyi başardı.Başbakan Erdoğan, Soma maden ocağında 301 içinin kâr hırsına kurban edilmesi karşısında 1800’lerin İngilteresi’ndeki maden işçisi katliamlarını örnek verecek kadar pervasızlaştığına, Berkin Elvan’ı terörist ilan edip, annesini mitinginde yuhalatacak kadar zıvanadan çıktığına göre önümüzdeki günler oldukça karanlık geçecek.“Artık yasımızı bile tutamaz olduk” diyor analar, babalar, kardeşler, halklarımız.Her gün yeni bir katliam, her gün yeni bir cinayetle karşı karşıya kalıyoruz.Kanımız donuyor! Devlet terörü ve polis kurşunu ile katledilen insanların kanı kurbanlık koyun kanı gibi akıtılıyor. Kana doymayan, cana kıymakta tereddüt etmeyen bir sistem kuruldu ve biz her gün yeni cenazeler kaldırır olduk.Türkiye AKP eliyle bu noktaya getirildi.Çatışmaya, kapışmaya, kavgaya doğru sürüklenen bir sürecin içerisindeyiz.Bir dönemin faşist güçlerinin “Ya susacak, ya kan kusacaksınız” sözünü kendine destur edinmiş bir zihniyetin kirli sularının kapağı açılmak üzere ve açılan kapakların neyi önüne katıp götüreceğini kestirmek oldukça zor.Herkesin, her sınıfın, her katmanın bunu bilmesi ve buna göre hazırlanması isteniyor.