.
Değerli okuyucularım, Maraş katliamının 34. yıl dönümündeyiz. O gün katledilen 111 canın (bu resmi rakamdır) acısı halen içimizi yakıyor.21 Aralıkta başlayan katliamın doruk noktaya çıktığı 24 Aralık tarihinde ölenler ve halkın dayanışma ruhu sayesinde sağ kurtulabilenler açık bir faşizm yaşıyorlardı o gün.Peki bu katliamın yaşandığı günlerde doğan ve bu gün tam 34 yaşında olanlar neler yaşıyor beraber düşünelim biraz.34 yıl önce, Maraş dışında yaşayan devrimciler, demokratlar ve aydınlar ile bu kentte yakını bulunanlar acaba bir can kurtarabilir miyiz diye döküldüğümüz Maraş yollarında Askeri güçler tarafından engellenerek şehre girmemize izin verilmedi.Maraş sokakları Askeri güçlerce kuşatılmış, halk kıyımdan geçirilirken bir tek faşizan güçler cirit atıyorlardı yeni canları almak, kendilerine vaat edilen cennetten birer arsa kapmak için.Yaşlısı, genci, kızı- kızanı can telaşında olan koca bir kent kuşatma altında inlerken, Maraş civarı yardım amacıyla kente girmeye çalışan insan kalabalıklarıyla doluydu.Bir yanda faşizmin ve gericiliğin en azgın halini aldığı kıyımlar sürerken, bir yanda doğum yapan kadınlar sancı içinde kıvranıyorlardı.
İşti bu gün o çocuklar 34 yaşındalar.Doğdukları günde katledilen insanların, yaşadığı faşizmin bugün başka bir yüzüyle karşı karşıyalar.Şehir gene ablukaya alınmış, (ama bu gün polis gücüyle) yabancı plakalı araçlar didik didik aranırken, o günkü katliamı kınamak, ölen canları anmak için toplu olarak kente gelenler alınmıyorlar
Kanlı Maraş'a.O gün ülkenin üçte birinde sıkıyönetim vardı, bu gün sadece
Maraş yaşıyor sıkıyönetimi.Maraş sokakları o gün askeri güçler tarafından zapt edilmişti, bu gün polis güçleri tarafından. O gün emir verme makamında bir Asker vardı, hukuk askıya alınmış, sıkıyönetim komutanlarının ağzından çıkan her şey kanun olmuştu ve uygulanıyordu.Bu gün yani ileri demokrasi ile yönetilen Türkiye' de bir
AKePe valisi veriyor emirleri ve uygulanıyor.
O gün Askeri araçlar dolaşıyordu Maraş'ın sokaklarında, bu gün TOMA'lar. Yani kısacası değişen iki şey var sadece. Biri üniformanın rengi, diğeri ise
canlara kıyılmaması.Tabi ki üniformanın renginin değiştiği gibi kıyımında şekli değişti sadece. O gün cana kıyanlar, bu gün bütün canlara gerek olan Hukukun canına kıyıyorlar.İnsanlık tarihinin binlerce yıllık kazanımı olan örgütlenme hakkını, insanların tarihi günlerinde bir arada bulunma ve taleplerini ifade etme hakkını, acılarını yaşama hakkını, yani kısacası
İNSAN olma hakkını katlediyorlar bu gün.Heyhat...Anadolu insanının değişmez kaderi ile yüz yüzeyiz yine.
Otoriteyi kötüye kullanma ve haksız güce boyun eğme. Bu gün Maraş yollarında kente girmeye çalışanlara çevrilmiş kan kusan silahlar yok.Sokaklarında eli baltalı, oraklı, otomatik silahlı faşist güçler yok.Her sözü kanun olan askerler yok.İlan edilmiş bir sıkıyönetim yok.Ama o gün her ne olursa olsun, bir yardım amacıyla şehre girmeye çalışan devrimciler, demokratlar, aydınlar ve insan hakları savunucuları da yok.Heyhat ki heyhat...Geçen bu 34 yılda Dünyada bir yığın değişiklikler oldu. Bir çok ülkede yönetimler, sistemler değişti.Bir çok diktatörlükler yıkıldı. Bir çok sömürge ülke bağımsızlığına kavuştu. Bilim ve teknolojik alanda akıl almaz değişimlere imzalar atıldı.Hayvanlar klonlandı, kopyaları çıkarıldı. Irkçı Amerika da Siyahi bir devlet başkanı seçildi.Dünya nüfusu 2 milyar, Ülkemizin nüfusu 25 milyon daha çoğaldı. Mars'a turistik gezilerin eşiğindeyiz.Anayasalar onlarca kez ve yasalar binlerce kez değişti, değiştirildi.
Bir tek yurdum insanının kaderi değişmedi.Onlar 34 yıl önce faşizmin katlettiği bir ülkede yaşıyorlardı ve bu gün hukukun katledildiği bir ülkede yaşamaya devam ediyorlar.Ve sesleniyorum bir kez daha...
Ülkemin oryantalist akillerine, entellerine - liboşlarına. İşi gücü birbiri hakkında konuşmak olan aydınlarına ve devrimcilerine. Sendika önderlerine!!!. Sol ve sosyalist parti liderlerine!!!. Satılmış sanatçılarına ve tuzu kuru aydınlarına!!!. Aklı evvel yetmez ama evet' çilerine. Neredesiniz???