İnsanlık tarihi boyunca, insanlar birbirilerine hediye alıp vermişlerdir. Hemen hemen hiç hediye almayan yoktur desem yeridir. En başta sevgililer birbirilerine hediye verirler. Genelde sevgililerin verdiği hediyeler; sevgiye maddi kıymet biçilemediği için çiçek, gül, kalp figürlü, çeşitli hediyeler. Bunlarda bile fazla pahalı olduğunda hediye alınan kişi "KISLI KALACAĞINI" düşünerek, kabul etmez.
İki can ciğer arkadaş kahveye oturdular ve üç beş çay içtiler hesabı biri ödedi. İkinci bir kez gittiğinde aynı arkadaş ödemeye çalışırda, öbür arkadaşında para olduğu halde ödemeye yeltenmezse düşünür. Ben keriz miyim? diye. Bir iki daha öder yine bir atılım yoksa yavaş yavaş ayrı oturulur. Bunlar bir yerde ikram veya hediyeleşmedir.
Bir grup beraber sohbet edip laflıyorlar, Aralarında sığara içenlerde var. Sığara içenlerden biri cebinden çıkarıp paketi arkadaşlarına soruyor "sığara içiyorsanız buyurun alın ve için" . Hemen hepsi alıyor ve içiyor. Derken zaman geçiyor ve sığara içenlerden biri cebinden hünerli bir şekilde tek bir dal sığara çıkarıyor, yakıyor ve içiyor. Başta az önce sığara ikram edipte herkesin aldığı kişi içerleniyor tabiî ki. Niçin? Çünkü yapılması gereken yapılmadı. Yapılması gereken; tek dal sığara cepten çıkarılıp yakılmaz, hepsine ikram etmeliydi. Zaten az sığara olsa diğerleri tiryaki olduğu için üç beş sığara kalırsa almazlar. Sığara satılan yer çok uzak değilse kalkıp bir paket daha alınır. Parası da olmayabilir. Dediğim gibi üç beş sığara kaldı mı ikram edilen kişi genelde almaz. Yani her ikram veya hediye kabul etmenin bir bedeli var.
Kimisi kitap hediye eder. Neden hediye eder? Kitap? belli konularda hediye ettiği kişinin bilgisi olsun, o konu hakkında fikir beyan edebilsin; diye kısaca kitap hediye edilir. Hediye eden kişi , hediye ettiği kitap hakkında zaman zaman dolaylı yoldan sorguya tutar kitap hediye ettiği arkadaşını. Hediye ettiği kitabı okumuş mu? Okumamış mı? diye.
Genç, delikanlı ola ki; birini sevdi ve sevdiğine bir kolye hediye etti; hemide " kalpli". Alan kadın ise ataerkil toplum olduğumuz için ailesine göstermez; fakat nereye kadar. Aile gördü. Hemen hesap sorar kimden aldın, nerden aldın, kimin oğlu, kimin fesi. Kız doğruyu söylemezse veya söylediği yalan ile ailesini inandıramazsa; vay o kızın haline, hiç düşünmek bile istemiyorum...
Tam tersi bir olay olsa. Kadın erkeğe bir hediye alsa; ne erkeğin babası seslenir ne de anası.... ve gurur duyarlar. Neden toplum düzeni böyle. Değişik bir açıdan daha bakalım. Yetişkin bir kadın, yetişkin fakir erkeğe araba aldı ve hediye etti, ne düşünürsünüz? "...avrat parası yiyor" derler ve kınarlar.
Ben hatırlıyorum bizim mahallede kendi halinde bir aile vardı. Baba kendi halinde bir küçücük bir esnaftı. O halinden çocuklarının her türlü ihtiyacını karşılamaya çalışırdı, kendi çapında karşılardı da. Derken çocuklar büyüdü çalışmaya başladılar. Evlendiler; çocukları oldu. Biri şoförlüğü seçti ve şoför oldu. Önceleri kamyon şoförlüğü yaptı. Sonraları uzun yol şoförü oldu. Neticede burası Kilis çeşitli teklifler gelmiş olmalı ki; birisini kabul etmiş. Birden bire o dönemde şoförler genelde yabancı araba meraklısı olurlar. Bahse konu olanda hemen bir Mercedes aldı, rengi de altın sarısı. Bir tane Rus Malı motor ve Kambur Depo.... masraf tanımıyor, harcama sınırı yok... Tabii bize göre... Bunlar sadece bizim görüp bildiklerimiz.
Biz bize bu konu hakkında zaman zaman arkadaşlarla konuşuyoruz. Yalnız biz değil bütün bir semt konuşuyor; "bu yoğurdun bolluğu nerden" diye. genel olarak "çoğa kalmaz kokusu çıkar" diye yorum yapılıyor. O dönemde Suudi Arabistan'a Kilis'ten üç ya da iki kişi uyuşturucu götürmüş ve yakalanmıştı. Cezaları " başın kılıçlı kesilmesi ya da koparılması" ve cezaları onaylanmış, ancak; infaz edilmemişti. Ailesi ve çeşitli çevreler en azından infazın engellenmesi için gerek Hükümetimiz veya devletimiz tarafından önlenmesi için çeşitli kampanyalar yapıyor, fakat başarılı olamıyorlardı. Netice de Suudi Arabistan tarafından verilen ceza infaz edildi.
Bu vatandaşımız bu dönemde yine Suudi Arabistan'a uyuşturucu götürüyor ve yakalanıyor. Şansı yaver gidiyor 25 yıl kadar yattıktan sonra çıkıp geliyor.
Kimse kimseye durup dururken hediye vermez. İlla ki; bir nedeni vardır. Hediye Hele hele pahalı hediye hiç vermez. Verilen bu hediyeler karşılığında, ailenden, çocuklarından, elinden uzakta 25 yıl hapis ve şans eseri canından olmamak. Esasında canından olmak vardı bedelin de bu hediyelerin.
Günümüzde düğünde takılan sözde hediyeleri bile borç sayıyor ve es kaza düğün günü takmamışsan; sabahı kapında bitiyor...
Diyeceksiniz ki; bu devletlerarası ilişkiler böyle olmaz. Devletlerarası ilişkiler de hemen hemen aynı uyarlamadır...
Bazı filmlerimiz vardır... Hani ağa filmleri... o filmdeki konuların bir çoğu da gerçektir. Maho Ağa ve Sümüklü Sülo hesabı, Maho Ağa; Sümüklü Sülo'ya ufak bir hediye veriyor ve adam öldürtmeye salıyor....
Şimdi hesapta Kuveyt tarafından ülkemiz Başkanına verilen bu hediye ilerde başımıza ne işler açar onu tahmin edemiyorum.
Ya da onun gibi başka hediyeler var mı? Bilmiyorum, bilemiyorum.