Ana muhalefetin ters köşe vekil ihracı ile başlayan süreç iktidarda kafaları karıştırdı. Hükümet ve parti sözcüleri neredeyse muhalefete küsmüş, partililer çok alınmışlar, reis fena kızmıştı. Bu kızgınlıklarını en yetkili ağızdan dile getirmişler ve sürekli tekrarladıkları “OHAL’i niye çıkardık? Sokaktaki insanı ilgilendiren bir durum yok. OHAL, FETÖ için” söyleminin arkasına saklanan “OHAL patronlar için. Bakın işçilere, grev yapabiliyorlar mı? Yasssaaak. Hele yapsınlar” ana gerekçesini kızgınlıkla tekrar ağızlarından kaçırıvermişlerdi. Şimdi işçilerin oturup “16 yıldır iktidarda olanlar, hatta 40 yıldır iktidarda olanlar bu süre içinde benim için ne yaptı? Sendikamda örgütlenmiş emek gücümle haklarımı o zaman mı daha güçlü savunabiliyordum, yoksa şimdi mi? diye düşünmeleri gerekiyor. Din, mezhep, cinsiyet, ırk, inanç, inançsızlık üzerinden oluşturulmuş yapay bölünmelerden kurtulup, hep birlikte çalışarak ürettiğimiz ülke değerlerinden kim ne kadar pay alıyor? Kim çocuğunu yurt dışında okuturken, kim oğlunu ilkokuldan terk ettirip çıraklığa veriyor? Kimin yedi sülalesinin geleceği kimin iki dudağının arasında? Kimlerin serveti 10 yılda kırk göbek akrabasına yetecek kadar arttı? Nasıl arttı? Sadece işçilerin değil herkesin düşünmesi gerekiyor. Dev yatırımlar neden sadece İstanbul’a yapıldı? İstanbul dışındaki şehirler, kasabalar bu ülkenin şehirleri değil mi? İstanbulluların düşünmesi gerekiyor, asgari ücretin günlük net 60 liradan az olduğu güzel ülkemde Başakşehir’den Ümraniye’ye üçüncü köprü üzerinden gitmenin 45 lira olduğunu. Kaç İstanbullu geçti Osmangazi köprüsünden ürkütmeden vakvakları? Kaç Ümraniyeli, kaç Sancaktepeli gördü Taksim’i, Emirgan’ı, Sultanahmet’i? Bitti mi? Hayır. Önümüzde ülkenin tüm geleceğini heba edecek ve şantaj karşılığı alınmak zorunda kalınmış ufuksuz proje ihaleleri duruyor. İşte 20 milyar dolar nakit ve en az bir o kadar da çevre maliyeti olan ama Ruslarla barışalım diye düğmesine basılan nükleer santral projesi. Türkiye’nin ve dünyanın nükleer konusundaki en uzman kişilerinden biri olan Amerika’nın en önemli üniversitesi MIT’den doktoralı Fizik Profesörümüz Tolga Yarman Hoca karşı çıkıyor, Nobelli kimyacımız konu hakkında en ufak bir bilgisi olmamasına rağmen televizyonlarda Amerikan Türkçesiyle reklam yapıyor. Ardından ne için aldığımız ve belki de umarım hiç kullanmayacağımız S400 füzeleri. Sonra bir gece rüyamıza girip, muhtemelen rüyacı başının veya efendi babanın yorumları doğrultusunda “Yapıla” diye emrini verdiğimiz, Temel’in kıvrak zekalı insani aklına yatmadığı için halen “Şart midur daaa?” diye sorguladığı 100 milyarlık Kanal İstanbul. Sevimli, bahçeli kent evlerine saldırıp, tüm kentleri beton yığınına dönüştürerek 3’üncü Moğol istilasını gerçekleştiren ama kentine ihanet eden devletlilerin desteklediği müteahhitler. “Çok büyüdüler. Tek yönetimle yönetilemiyorlar” saçmalaması ile ama esasen yeni makam, mevki, rektör, vektör oluşturmak için bölüp parçalayacağımız üniversiteler. Ey sevgili düz mantıkçılar, samimiyseniz, o zaman hani büyük olanlar yönetilemiyorsa ve Türkiye’yi tek hükümet yönetebiliyorsa, Hindistan’ı 12, Çin’i 15 hükümetin yönetmesi gerekmez mi? Liste uzun. Ama kısaca, haziran sonuna doğru “OHAL mi, grev hakkı mı?”, “Beton yığınlar mı, güzel şehirler mi?”, “S400’ler mi, parklarda uçurtmalar mı?”, “Sübyan mektepleri mi, her mahallede nitelikli okullar mı?”, “Geçemediğimiz otoyollar ve köprüler mi, gezdiğimiz patikalar mı?”, “Kan, silah, savaş, kavga mı, yurtta ve dünyada barış mı?” istediğimizi oylayacağız. Neyi seçersek, onu yaşayacağız.
Haziranda neyi seçeceğiz?
.