Hasta ol, tedavi ol…

.

Sağlıkta dönüşüm, şimdi de şehir hastanelerinin açılması ile gündemde. Başbakanın çok önem verdiği şehir hastanelerinin yapımı, daha önce birkaç kez Danıştay’dan geri dönmüştü. Başbakan zorlayarak da olsa şehir hastanelerinin açılacağını belirtiyor. Kamu-Özel ortaklığı ile kurulacak olan bu hastaneler, kamu arazisine, yabancı ortaklarla yapılan hastaneler olacak, Devlet bu hastanede sağlık hizmeti verecek. Fakat bazı bölümlerini burayı yapan, konsorsiyumlar işletecek. Devletin kendi olanaklarıyla çok daha ucuza yapabileceği bu hastaneleri büyük maliyetlerle yaptırmış olacak. Ödemeler dengesinde açık olan ekonomimiz bu yükün altından nasıl kalkacak büyük bir soru. Fatura, emekçi halkımıza çıkartılacak, yerli ve yabancı parababaları büyük karlar elde edecekler.Son yıllarda sağlık alanında hastalar çok memnun, kuyruklar yok denip duruyor. Olan olay nedir? Vatandaşlarımız eski ye göre son on yıl içinde, eskiden yılda iki kez doktora başvururken şimdi 8 kez doktora başvuruyor. Son bir yıl içinde Türkiye'de kişi başına yıllık hastaneye başvuru sayısı 7,3'ten 8,2'ye çıkmış. OECD ülkelerinde bu rakam ortalama 6,4 olurken İsveç'te 2,9, ABD'de 3,9 civarında.Vatandaş doktora başvuruyor da ne oluyor? Derdine derman bulmakta güçlük yaşıyor. Hekimler hastalarına yeterli zaman ayıramıyorlar. Çok fazla tetkik, tahlil isteniyor. Yapılan ameliyat sayısı yine son on yılda dört kat artmış durumda. Hasta başı ödeme, özelde olduğu gibi kamu hastanelerinde de performans sistemi aracılığıyla uygulanıyor. Hastalar bütüncül bir sağlık anlayışıyla değerlendirilemiyor. İşin aslında vatandaşı hasta eden bir düzen içinde yaşıyoruz. Hızlı şehirleşme, yapılan kötü konutlarda yaşamak, güneş görmeyen evler, işe gitmek yaşanan büyük sıkıntılar. Ailece doğru dürüst beslenemiyoruz. Çocuklar aç kalabiliyor ya da yanlış besleniyor. İşçilerin çalışma koşulları, her gün yaşanan iş kazaları denen, iş cinayetleri, sakat kalmalar. İşsizlik, pahalılık…Ülkemizde açlık sınırının tarifinde TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ile Sendikalar anlaşamıyor. TÜİK’in rakamları gerçeği pek yansıtmıyor. Türk-İş ve DİSK’in belirledikleri ayda 1050 lira gelirin altını, açlık sınırı kabul edersek işçilerin büyük çoğunluğu açlık sınırının altında yaşıyor.Sonuç olarak ülkemizde hasta olmak için çok neden var. Önemli olan, vatandaşın hasta olmasına engel olmak. Sağlıklı bir çevrede, sağlıklı bir iş ortamında, sağlıklı barınma koşullarında halkımızın bu kadar çok, doktora başvurmasına gerek olmayacaktır. Yaşadığımız düzen, vatandaşı hasta edip, buradan para kazanılan bir düzen haline gelmiştir. Hasta ol, tedavi ol, sağlıktan birileri para kazansın. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri