.
Yağmur yağdı, sel aldı. Acısı KARABIÇKI ailesine kaldı.Çok değil daha üç ay önce yapılan bir çok açıklamasında GASKİ genel müdürlüğü Gaziantep’te alt yapı sorununun olmadığını söylüyordu. Ancak 24 Mayıs’ta (Cumartesi ) kentimizde yağan 30 dakikalık yağmur tüm kentte hayatı felç ettiği gibi bir kişinin de hayatına mal oldu.Üstelik bu can kaybı yeni mahalle olan köylerde, kente uzak yerlerde değil, 50 yıllık yerleşim alanı olan Perilikaya mahallesinde yaşandı. Kent merkezinde ki birçok alt geçit ve ana caddelerde ise yaşanan, tam bir keşmekeşti.Alt katları sulara gömülen ev ve işyerlerinin sayısı dahi bilinmiyor. Büyükşehir ve merkez ilçe belediyelerinin 400 kişilik ekiple hayatı normale döndürme çalışmaları yaptığı göz önüne alınırsa felaketin büyüklüğü de kendisini gösteriyor zaten.1990 lı yılların başında yapılan yağmur ve atık su kanallarının Gazi şehre en az 50 yıl yeteceği söyleniyor ve yapılanları gözleri ile gören halk’ta buna inanıyordu. Zira bir çok yerde orta boy bir insanın rahatça yürüyebileceği genişlikte kanallar döşendi.Bu çalışmanın üzerinden çok değil 20 yıl geçti. Alt yapının 30 dakikalık yağışı bile taşıyamadığı görüldü. Şimdi aklıma bir soru takıldı. Acaba o günlerde söylenenler ve görülenler mi aldatıcı imiş yoksa ihmaller mi var?Yani bu kanalların bakımı, periyodik olarak temizlenmesi, tıkanma oluşan bölümlerde onarımı gerektiği gibi yapılamadı mı? O kadar övünme, daha sonraları “ sorun yok “ açıklamaları boşuna mıymış?Şimdi başa dönelim. Yağmur yağdı sel aldı.İller Bankasından belediye payları ayrılırken nüfus yoğunluğu, alt yapı planlamaları ve o kent insanının genel bütçeye ne kadar katkı yaptığı göz önüne alınarak pay aktarılır. Çevre temizlik vergileri, atık su bedelleri, imar planlaması ve parselasyon çalışmaları yapılarken Belediye payı olarak ayrılan alanlardan elde edilen gelirler ise tamamen alt yapı çalışmaları karşılığı o kent insanının yaptığı ödemelerdir.Bizler daha temiz, daha güvenli, daha rahat ulaşım ve daha sağlıklı bir şehirde yaşamak adına vergiler verir, bedeller öderiz. “Marka kent” lerde 30 dakikalık yağışa teslim olalım, can verelim diye değil.Dünkü yerel basının büyük bir bölümünde okumuşsunuzdur. Şahin başkan kenti birlikte yöneteceğimizi, Sivil toplumun görüş ve önerilerini alarak planlamalar yapacağını söylüyor. Daha güzel ve daha düzenli bir şehrin böyle oluşacağını ifade ediyor. Ancak var olan sorunların neler olduğuna, nasıl çözümler düşünüldüğüne dair tek kelime duymuyoruz nedense?Beş yılda 400 park yaptık. Türkiye’nin en büyük parkını yapıyoruz söylemleri kulağa hoş gelen açıklamalardır. Kent insanının hayatına yeni şeyler katacak, yaşamını kolaylaştıracak her çalışmayı ayakta alkışlarım. Ancak bunların gerçek anlamda hayata yeni şeyler sunan projeler olması gerekiyor.Evet bu kente park lazım. Estetik projeler lazım. Fakat daha çok alt yapı lazım. Ulaşım keşmekeşinin çözülmesi lazım. Sanatsal ve kültürel çalışmaların hayat bulacağı alanlar lazım.Çok katlı binalardan daha fazla çok geniş kanalizasyon lazım. Ve de daha temiz ve düzenli akan içme suyu şebekesi lazım.30 dakikalık yağış sonrası şehir merkezinde sele kapılıp hayatını kaybeden insanların yaşadığı bir yerde demek ki bir sorun var. Ya da bir sorumsuzluk vardır. Yıllardır belediyecilik ile ilgili söylenen bir söz bu gün gerçek anlamda ortaya çıkmıştır. Bir daha seçilmek istiyorsan üst yapı, devamlı anılmak istiyorsan alt yapı çalışması yap.Birkaç kilometrelik yol yada kanalizasyon çalışmasının maliyeti ile bir çok park yapabilmenin mümkün olduğunu görmek için uzman olmaya gerek yoktur. Üstelik yerin altına gömdüğünüz hizmetler yolda yürürken görülmez. Ama yaptığınız bir park o şehre ilk defa gelen biri tarafından bile hemen göze çarpar. Acaba bizim belediyelerimiz böylemi düşünüyorlar? Hem alt yapı sorunu yok açıklamaları yapılıyor hemde yokluğundan dolayı ölümler yaşanıyor.Modern ve Marka kentlerde yaz yağmurlarının sele dönüşmesi ve bu sellerde insan ölümlerinin olması akla gelebilir mi?Şimdi biz buradan yola çıkarak İhmal var diyeceğiz, yetkililer hemen doğayı suçlayacaklar. Hemen her ihmalde olduğu gibi mazeretler uyduracaklar. Zaten bir tanesini hemen buldular bile. Efendim Meteoroloji yağış uyarısı yapmamış. Allah aşkına Cumartesi günü cep telefonlarına gelen mesajlarda bile rahatça gördüğümüz yağış uyarısı kimin uyarısı idi.Diyelim ki meteoroloji uyardı. Bizim belediye başkanları hemen kazma küreğe sarılıp atık su kanallarını temizlemeye mi çıkacaklardı? Yani bu kanalların zaman içerisinde periyodik bakımları yapılsa, tıkanma yaşanan yerler elden geçirilse, logarlar onarılsa aynı felaket yaşanır mıydı?Bir uzmanın çıkıp o yarım saat içinde yağan yağmur miktarını ve mevcut kanalların bunu taşıyıp taşıyamadığını araştırması ve sonuçlarını kamu oluna açıklamasını ne kadar çok isterim bir bilebilseniz. Sanırım bu şehirde yaşayan meteoroloji uzmanı da var, başka bilim insanları da var.Bir şehrin göbeğinde ve ana caddesinde eğer bir belediye otobüsü yolda kalıyor ve bu ana caddede biriken sel suları bir yetişkin insanı sürükleyerek o aracın altına sıkıştırarak ölümüne sebep oluyorsa bunu nasıl açıklayacağız. Kader veya taktir-i ilahi deyip geçecek miyiz Karabıçkı ailesine ne diyeceğiz? Yollarda mahsur kalan insanlara, ev ve işyerlerini sel sularının ve balçığın doldurduğu insanlara ne cevap vereceğiz.Her felakette ve her ihmalde sorumluluktan kaçarak doğayı ve Tanrı’ yı suçlamaktan vaz geçip gerçek sorumlulardan hesap sormak insan olmanın gereği değilmi dir?Selden zarar gören tüm insanlarımıza geçmiş olsun dileklerimizden ve Karabıçkı ailesine taziyelerimizi sunmaktan daha başka bir sorumluluğumuz yok mu?
Allah sorumluların taksiratını affetsin.