.
Cevap alamayınca da baltayla onlara saldırdı. Balta ile kiminin başını kırdı. Kiminin ayağını kesti. Kimini belinden ikiye ayırdı. Kiminin başını ikiye böldü. Baltayı, ilişmediği en büyük putun boynuna asıp dışarı çıktı.Puthane hizmetçileri geldiği zaman, o hali görünce şaşırıp kaldılar. Feryada başladılar. Hemen, o saatte gidip
'Nemrut'a haber verdiler: “Putlar kırılmış!” dediler."
Nemrut" hemen yerinden fırladı. Puthaneye geldi. O hali görünce şaşırıp kaldı.
"Bunu ilahlarımıza kim yaptı ise onu bulup, getirin! dedi.
İbrahim yaptığını Nemruta alay eder gibi konuştu: Bütün bunları büyük put yaptı.
Şayet konuşabilirlerse kendisine sorun."Nemrut öfkeyle: “Sen de bilirsin ki putlar konuşamazlar!” deyince Hazreti İbrahim:”Mademki putlar konuşamaz, o halde kimseye fayda bu taş parçalarına neden tapıyorsunuz?” diyerek peygamberliğini ilan etti. Onları gerçek Tanrı’ya tapmaya çağırdı.
Nemrut kızdı: ”Atalarımızın, dinini bırakmamızı mı istiyorsun? dedikten sonra cevap beklemeksizin adamlarına buyurdu: Bunu ateşe atın, yakın!” dedi.Odunlar bir dağ gibi yığıldı. Sonra bu odunlar
ateşe verildi. Öyle bir yanış yandı ki, alevleri gökyüzünü sardı. Daha sonra
İbrahim'i zincirlerle bağlı olduğu halde, o ateşe atmaya getirdiler. Ama kimse kızgın ateşe yaklaşamadı. O zaman Şeytan çıkageldi.“O'nu mancınıklarla atın! diyerek
Nemrut’a mancınığın yapılmasını öğretti.Mancınık yapılınca,
Nemrut emretti, içine küreklerle ateş dolduruldu. Sonra da
İbrahim'i zincirlerle bağlı olarak getirip mancınığın içine koydular. Onu Urfa’nın üstüne savurdular.Yağmur gibi yağan ateş parçalarıyla birlikte İbrahim de bin bir parça halinde oracıkta o anda oluşan bir pınara düştü. Urfalılar pınarın adına Halilrahman” dediler.Hazreti İbrahim’in burayla düşen her parçası bir balık oldu. O gün bugündür O balıklar sonraları genişletilip bir kanala dönüştüren o Halilrahman kanalında yaşarlar. Kutsal saydıkları için halk bu balıklara ilişmez. Balıklar giderek irileşir, sayıları artar.***Halfetili İbrahim beyden kara gülleriyle ilgili bilgi alıyordum. Onları bu benzersiz renge dönüştürebilmek için nerdeyse bir ömür harcamış. İbrahim bey. Alıcı değil de bilgi edinici olduğumu anlayınca kimseye söylememem koşuluyla bana gizini verdi. Bu karagüller sadece Halfeti toprağında yetişirmiş. Onu alıp başka bir iklime götürdüğünüzde karalığı yitermiş.Kafilenin başı rahmetli Ali Koçum’un seslenmesi üzerine vedalaştım Karagülcü İbrahim beyle. Kafilemiz bu kez doluştu bir gemiye.Haleftililerin gemi dedikleri büyücek bir motor. Haydi biraz daha insaflı olalım: Küçük bir yat…Ali bey elinden fotoğraf makinesini düşürmüyor. Arkadaşım Slo emmi de konu mankeni olmayı pek sevdi galiba. Hepimizden çok onun resimleri çekildi.Gemimiz(!) bizi batık köye doğru götürmek üzereiri bir balina gibi kulaçlayıp duruyordu barajın sularını.
SONRAKİ YAZI: YERALTINDA DÜNYA VAR TIK TIK...Müjde müjde!.. (Bu tık tık geçen haftanınki, yenisiyle değiştirilecek)Bir daha müjde! Açıkgöz Türk çiftçisi, son iki yıldan beri kabaktan karpuz üretmeyi, başarmış, ister ye ister yeme diyerek tüketicimize emsalsiz bir hizmette bulunmaya başlamıştı. Şimdi açıkgöz Türk çiftçisinin yeni buluşunu bilgilerinize sunuyorum:Artık salatalık, yani şu bildiğimi hıyar da dolmalık kabaktan üretilmeye başladı. Nobel jürisinin bu önemli buluşları görmezden gelmesi bağışlanacak iş değil. Nobel ödülleri bu yıl muhakkak benim seki, açıkgöz çiftçime verilmeli.