GÜNDEMDE NELER VAR???

.

        Evet, dostlar ülkenin gündemi her gün değişirdi. Yazan, çizen takımından tutun da düşünen herkes bu değişikliklerin peşinden sürüklenir dururdu. Şimdilerde gün beklemiyoruz. Artık gündem neredeyse her saat değişir oldu.Hangi konuda ne düşünüyoruz. Neyi nasıl yorumluyoruz. Bunları tartışırken hemen herkesin bir fikri olurdu. Şimdi siz kendinizden yola çıkın. Bir gündem maddesini alın önünüze. Nasıl yorumlayacağınızı düşünmeye başladığınız an kafanız başka bir konuya kayacaktır.  Yahu kardeşim bu konu tartışılmış ve kapanmış. Şu an yeni bir konu var. Bu nedir acaba dediğinizi duyar gibiyim.Yurdum insanı 15 Temmuz sonrası oluşan ekonomik durgunluğu tartışıyordu. Koca devlet adamları böyle bir şeyin olmadığını söylese bile sokaktaki insan farkındaydı.El konulan devasa şirketlerin içine itildiği kayyum bilmecesi kaç insanı işsiz bıraktı. Kaç şirket batırılmak üzere ve kaç insan daha işsizler ordusuna katılacak.Karşılıksız çıkan çekler, ödenemeyen senetler çığ gibi büyüyor. Bankalar kredi ve kredi kartı borçlarını alamayacağı için 6 yıl vadeye yayan taksitlendirme emrine boyun eğiyor. Sonu nereye varacak belli değil.İş Kur’un kapısındaki işsizlik ödeneği başvuruları kuyruğu kilometreleri buluyor. Personel başvuruları değerlendirmek ve sonuçlandırmak konusunda acze düşmüş. Sorun ne zaman ve nasıl gideril inebilir bellisiz.Tek yetkili ağızdan bile kabul edilen hukuksuzluklar almış başını gidiyor. “At izi it izine karıştırılmasın” diye talimat verilmek zorunda kalınmış. Sonu belirsiz bir durum değerlendirilmesi topluma hâkim.Herkes kendisine ne zaman ve kim tarafından bir çamur atılır endişesi içerisinde. Devletin “kendisine karşı ilan ettiği olağanüstü hal” halkın yaşam biçimine müdahale aracına dönüşmüş. “Üç aylık süreden önce kaldırabiliriz” sözleri unutulmuş, artık tek yetkili tarafından “bir yıl bile olabilir” diye tanımlanır halde.Mağdur edildik diyenlerin sayısı on binleri geçmiş. Yeni feryatlar her yerden yükseliyor. Duracağı konusunda bir umut yok.Ne için olduğunu bilmediğimiz bir savaşın tarafı edildik. Ordumuz Suriye topraklarında can ve kan kaybediyor. Belini kırdığımız söylenen IŞİD topraklarımızı bombalamaya devam ediyor. Nasıl önlem alacağımızı bize anlatan birileri yok.Televizyon ve radyoların susturulmasının ardından internet gazeteciliği de yok ediliyor. Bunun bir susturma ve gözdağı girişimi olup olmadığı konusunda toplum ikiye bölünmüş. Yetkililerin “sansür” lafını bile kabullendikleri yok. Sonu nereye varacak tahminimiz bile yok.Üçte biri görevden alınmış yargı kadrolarının geride kalanlarının verdiği tutuklama kararlarının duruşmaları nasıl yapacağı, verilen kararlarının kamuoyunun vicdanında nasıl yer bulacağı bellisiz.Suçun şahsiliği ilkesi yok sayılarak bütün bir aile cezalandırılır hale gelmiş. Artık sülaleler birbirine el uzatacak kadar genişlemiş bu furyanın nerede duracağı konusunda endişeler had safhada.Her gün yurdumun bir başka yöresinden taşınan tabutlar bütün şehirlerin gasil hanelerini tabut deposuna çevirmiş. Bu ölümlerin ne zaman sona ereceği konuşulmuyor bile.Bütün bu ve sayamadığım bir yığın sorun arasında yurdum insanı gözünü TBMM’.nin açılışına dikmişti. Darbeden çıkan darbenin sonuçları nasıl değerlendirilecek diye bekliyordu. Açılış oturumunda vekiller Cumhurbaşbakanın salona girişi sırasında ayağa kalkacak mı, kalkmayacak mı sorusunu tartışmaya başladık.O da ne? Yepyeni bir gündemimiz oluştu. Lozan tartışması. Yahu kardeşim. Lozan bir kazanım mı yoksa hezimet mi? Açarsın Lozan antlaşmasının tutanaklarını okursun. Anlayamadığın yerler olursa sayısı belirsiz danışmanlarına sorar işin içinden çıkarsın.  Bunun şimdi tartışmaya açılmasının toplumsal yaralarımızın sarılmasında bize ne faydası olacak?Sen bize işsizlik nasıl çözülecek. Her gün onlarca gencimizin ölümlerinin önüne nasıl geçilecek. Ülkemizin taraf edildiği Suriye savaşından nasıl sıyrılacağız. Sansür ve baskılar ne zaman son bulacak. Bunca tutuklamanın sonucunda gerçekten “Adaleti” sağlayan yargılamalar yapılabilecek mi. Mağdur olduğunu feryat figan anlatanların sorununa bir çözüm bulunabilecek mi. Ve en önemlisi; bu ülke huzura erebilecek mi? Bunları anlat.Bakın ben sözümün önü ile sonunu bile birbirine bağlayamadım. Çünkü nasıl düşüneceğimizi ve nasıl tartışabileceğimizi bile şaşırmış haldeyiz.Neyse canım. Siz beni boş verin. Kendinize bakın. Ne düşündüğünüz ve ne beklediğiniz ancak sizi ilgilendirir. Bana ne ki?   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri