.
Gündem ışık hızıyla değişiyor ve biz hatırlamakta zorlanıyoruz. Galiba Güneş tutulmasına benzer bir akıl tutulması yaşıyoruz. 17 Aralık'ta başlayan ve tüm şiddetiyle Türkiye'yi etkisine alan resmi hırsızlık olayları... Hırsızları kovalayan görevliler ve hırsızları rahatsız eden görevlileri kovalayan yetkililer... İçinden devlet bütçesi kadar para çıkan ayakkabı kutuları... Tayyip Erdoğan ve oğlunun, alın teriyle(!) kazandıkları paraları nasıl saklayacaklarına dair kaset konuşmaları... Montaj, dublaj ve öncesini bastıran yerel seçimler... Yerel seçimleri bastıran mitteki kaset skandalı... Suriye'ye 3 adam gönderip 8 füze attırarak savaş bahanesi üretmek... Kan deryasına dönen Ortadoğu... AKP'nin desteklediği söylenen mümin ve muhterem dostları IŞİD... Musul konsolosluğunun basılması ve sayısı dahi bilinmeyen görevlilerin kaçırılması... Sonra bunları kimse öğrenmesin diye basın yasağı konulması...Elbette unutulmakta olan daha çok şey var. Bütün bunları toptan unutmamız içinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri esrarengiz bir biçimde kızıştı! Cumhurbaşkanı adayı kaç tane olursa olsun, aday olan bir zihniyet var! Türkiye gibi bir ülkede ilerici ve aydın bir lider bulunamadığı için halk, radikal İslam ile ılımlı İslam arasında bir tercih yapmaya zorlanıyor. Peki "radikal" ve "ılımlı" İslam kavramları ne kadar doğru? Belki bunun cevabını uzmanlara bırakmak gerek. Ama her şeyin enflasyonunun bolca yaşandığı ülkemiz uzmanları, egemen kesimin siparişi üzerine yorum yaptıkları için teori ve pratik arasında çelişkiler meydana geliyor! Biliyoruz ki AKP ve Tayyip Erdoğan dini bütün, ilkeleri olmayan radikal islamın temsilcisidir. Burada teorik olarak adalet ve hukukun üstünlüğünden dem vurulup, dindar gençlik modeli çizilmesine rağmen, pratikte tam tersi yaşanıyor. Hayal ettikleri gençlik daha çocukken okul bahçelerinde uyuşturucu kullanıp arkadaşlarına ve öğretmenlerine silahla saldırıyor! Kendisi gibi düşünmeyenlere sokak aralarında sopa ve palalarla saldırıyor! Hem şehitlik edebiyatı yapıp hem de askerlikten kaçmak için sahte çürük raporu alıyor! Hem vatan-bayrak edebiyatı yapıyorlar hem de Musul'da bayrak indirenlerle kol kola resim çektiriyorlar... Ülkenin her yanında fuhuş ve hırsızlık olaylarında patlama yaşandı v. s.... Ilımlı islama gelince: Eğer bir ülkenin resmi dini ve resmi mezhebi varsa, bunun için de Diyanet İşleri diye bir kurum oluşturulmuşsa, o ülkede islamın ılımlısından söz etmek sadece bir masaldır! Bir kere Diyanet belli bir kesimin ve "Sünni" mezhebin, diğer inançların üzerinde baskı oluşturmak için tesis edilmiş bir kurumdur!. Kurulduğu günden bu yana gerici hükümetlerin görüşünü "dine uygundur!" diye tastik etmekten ve hurafa inanç üretip toplumun cahilliği üzerinden para kazanmaktan başka bir işe yaramamıştır. Sürekli olarak dinler ve mezhepler arasında kışkırtıcılık yapmış; hükümetlerin hırsızlığına, adaletsizliğine sessiz kalarak sorunun parçası olmuştur. Ortadoğu'da ve Afrika'da sayısız terör örgütleri, insanları farklılığından dolayı boğazlayıp kız çocuklarına ve kadınlarına tecavüz ederken, tecavüze uğrayanların alevi olduklarını ileri sürerek adeta bu vahşete alkış tutmuştur!Ülke ve Ortadoğu tam da bu durumdayken, hiç bir taşımayan cumhurbaşkanlığı seçimi ile gündem değiştirmeye çalışıyorlar! Anlamı yok diyorum, çünkü muhalefetin çatı aday diye sarıldığı Ekmeleddin İhsanoğlu zihniyet olarak Tayyip ve Abdullah Gül ile aynı zihniyeti temsil ediyor. Sadece Mısır askeri darbesinde Mursi'yi destekleyen AKP iktidarına karşı, Ekmeleddin İhsanoğlu general Sisi'yi desteklemiş ve bu yüzden aralarının açıldığı söyleniyor. Gerici ve ırkçı basının öve öve bitiremediği İhsanoğlu hiçte laik, bilim adamı yapısında biri değil! Mısır gibi gerici bir ülkede üniversite okuyor, sonra orada görevine başlayıp Türkiye'de devam ediyor. 2004 yılında Abdullah Gül'ün önerisi ile İKÖ (İslam Konferansı Örgütü) başkanlığına seçiliyor. Bir çok bilim ve tarih kurumuna üye olduğu gibi, çeşitli ödüller de aldı. Ama aldığı ödüller hep Osmanlı Tarihi ve İslamiyet üzerine yazdığı yazılarla sınırlı kaldı. Üstelik ödül veren ülkelerde Ürdün, Filistin ve Pakistan gibi geri kalmış ülkelerdi! Esasen İhsanoğlu; yol arkadaşları Erdoğan, Gül ve diğerleri gibi yönünü Arap ülkeleri ile Afrika'ya dönmüş bir kişidir. Geçmişte, bugünün İslami terör örgütünün lideri olan kişilerle dost olduğu da söylenmektedir. Din ve Osmanlı Tarihi üzerine araştırmalar yapıp, ciltler dolusu kitaplar yazdı diye kimse bilim adamı olmaz! Üstelik getirdiği bir yenilik veya buluşu bile yok! Buna karşılık bir insan ancak fizik, matematik, tıp gibi somut alanlarda yaptığı yenilik ve buluşlarla bilim adamı olur! Bunun içinde yönünü Araplara değil, Avrupa'ya dönmesi gerekir. Bu arada Ekmeleddin İhsanoğlu'nun, Alparslan Türkeş'in eski danışmanlarından olduğunu da bilmekte yarar var.Bu yazıyı yazdığım sırada IŞİD İslami terör örgütünün Süleyman Şah Türbesi'ni bombalayarak havaya uçurduğu ve Lübnan'da da iç savaşın başlamakta olduğu haberleri geliyordu. Ortadoğu kan gölüne dönmüş durumda. AKP'nin desteklediği Nusra, IŞİD gibi terör örgütleri sınır boylarında cirit atıp zevk için insan kesip, kadınlara tecavüz ederek Irak'ta ki Türk vatandaşlarını kaçırıyor! AKP hükümeti onları kurtarmak yerine yayın yasağı koyarak konuyu ört bas ediyor. Üstelik bu vatandaşların kaç kişi olduğunu dahi bilmiyor. İktidarın kontrolünde olan kirli ve satılmış medya bütün bunlara gözünü kapatarak bu cani örgütlere eylemci/militan diye sahip çıkmaktadır. Utanmasalar bu olayları bile 16 yıldır ceza evinde yatan Öcalan yaptı diyecekler! Musul'da indirilen bayrak için kılını kıpırdatmayanlar hala bayrak edebiyatı yapıyorlar! Bütün medya ağız birliği eder gibi PKK ile yatıp Öcalan ile kalkıyor. IŞİD, Nusra v.s. terörü unutturulmak isteniyor. HDP kongresinin içeriği ile ilgilenmek yerine, orada bayrak yoktu diye kışkırtma yapıyorlar. Bunlar ucuz bayrak edebiyatları. Geçin dikilmeyen bayrakları! Siz indirilen bayrakları koruyun yeter!.