Giderlerse, gittik
Geçtiğimiz günlerde bir haber sitesinde görmüştük bu başlığı. Almanya’ya göç eden doktorlar Dussel Deresi’nin kıyısında piknik yaptılar. “Giderlerse gitsinler”e verdikleri cevaptı “Giderlerse, gittik.”
Sadece doktorlar mı gidenler? Yazılımcılar, mühendisler, şimdi de hava yolu çalışanları, eli alet tutan kim varsa yolcu.
Ankara’da en önemli teknoloji şirketindeki işini, babadan kalma evini, yeni aldığı otomobilini bırakıp Almanya’ya gelen mühendis anlatıyor.
- Maaşlar ilk söylendiğinde yüksek gibi ama konuşulan rakam brüt. 55 bin avro maaşa (yıllık) buraya geldim. Ayda yaklaşık 4 bin 600 avro. Vergi yüzde 42. Elime ay sonunda 2 bin 650 avro geçti. Ankara’daki evimin yarısı kadar eve 1100 avro kira veriyorum. Sağlık sigortası, elektrik, İnternet filan elime kalan ancak mutfak masrafını karşılıyor. Eşim de bir şeyler yapabilirse belki biraz arttırırız. Para burada kıymetli. Centin hesabını yapıyorlar. Ama yine de iyi ki geldik diyorum. Sokakta huzur içindeyiz. Maganda kurşununa kurban gitme riskimiz yok. İş yerinde dil, din, ırk ve en önemlisi düşünce ayrımı yok. Yönetici anlayışı bizdeki gibi üsttekine köle, alttakine bela değil. Kimse kimsenin kuyusunu kazmak için üstlerine yalakalık yapmıyor. Tam tersi, yönetici “Bitte” demeden konuşmuyor.
Çalışma esnek. Haftada 38 saat. İstersen 2 gün evden çalış. “Çalıştım” diyorsan çalışmışsındır diye düşünüyorlar. Yalan yok. Metroya binerken kimse kimseyi itmiyor. Trafikte yol kapma, makas atma yok. Yaya geçidinde telef olma, hoplama, zıplama yok. Trafikte saygı küçükten büyüğe doğru. Önce yaya, sonra bisiklet, motosiklet. Bizdeki gibi önce hafriyat kamyonu değil. Düzgün öğretmenlerin “Büyüyünce ne olacaksın” sorusuna, 2’nci sınıfa giden çocuklar, doktor, pilot, itfaiyeci olacağım yerine “Allah’a kul olacağım” cevabı vermeye başladı. Hadi biz neyse, baktım çocukların hayallerini “Din, ticaret, siyaset” değirmeni ile yok edecekler, geldim buralara.
Gittiklerinde döneceğim.