Yurdum insanının birkaç ağaç kesilmesin bahanesi ile hükümete karşı başlattığı darbe! girişiminin 3. Yıl dönümünü yaşıyoruz.Elinin altında hiçbir silahlı hatta silahsız bir örgütlü yapının olmadığı genç ve sorumluluk duygusu taşıyan bir avuç gencin başlattığı bu darbe! Girişimi kısa bir sürede ülkenin tüm şehirlerine ve kasabalarına taşınmış, Türkiye tarihinin en kalabalık kitle eylemlerine sahne olmuştu.İktidar sahibi muhterisler bu eylemlerdeki anlamı hala çözebilmiş, o insanlardaki zekâ birikimini hala anlayabilmiş değiller. Eğer anlayabilmiş olsalardı o günden bu güne sürdürdükleri ayrıştırıcı ve ötekileştirici dili kullanmaktan vaz geçerlerdi. Son beş gün içerisinde Meclis başkanından atanmış başbakana, vükela taifesinden Cumhurbaşbakanına kadar hepsi ağız birliği içerisinde yurttaşa hakaret etmeye devam ederler miydi?Cumhurbaşbakan Diyarbakır’da haykırıyordu daha Cumartesi günü. “Bunlar Zerdüşt, bunlar ateist, bunlar dinsiz” diye.Laf arasında “Ben 78 milyonun Cumhurbaşkanıyım” demesine bakmayın siz. O hala kendi kıtalarının başkanı bence. Yoksa halkının kökeni ile inanışı ile yaşam biçimleri ile bu kadar uğraşır, kendisinin taifesi gibi düşünmeyenleri bu kadar dışlar mı?Evet, gezi direnişi hala anlaşılamamış o kesimce. Anlatmak için yeniden 8 demokrasi şehidine, onlarca kişinin sakatlanmasına ve binlercesinin yeniden yaralanmasına mı gereksinim duyuluyor acaba?O masum, insani ve demokratik eylemlerin öncülerini, artçılarını yani tüm katılımcılarını saygıyla alkışlamak, evlatlarını kurban vermiş ailelerin önünde eğilmek gerek. Ama bu uyanışı ve direnişi en geniş anlamıyla açıklamak ve yeniden yaşatmak gerek.Gelelim gezinti bölümüne. Bu kentin ulaşım mastır planını yapanların ben hiçbir şekilde şehri gezdiklerine inanmıyorum. Eğer bu insanlar kasalarına aktardıkları onca milyonları bizlerin cebinden alıyorlar ama bize bu kentin içerisinde ulaşımı işkenceye dönüştürüyorlar.Allah aşkına bir düşünün bakalım. Işıklı kavşaklara girinceye kadar üç şerit olan yollar tam kavşakta niye iki şeride düşürülür. Dönel kavşak yapıyoruz diye devasa afişler yaptırıp, yüzbinlerce lira reklam ücreti ödeyen bir belediye bu noktalarda trafik akışından çok niye göbek alanını öne çıkarır.On binlerce nüfusun yaşadığı bölgelerde ana arterlerin bağlantıları olan dönüşleri niye yasaklar.Ben bir tek yeri örnek göstereyim, siz geri kalanlarını kafanızda şekillendirin. Fevzi Çakmak bulvarının doğu tarafındaki herhangi bir mahalde yaşayan herhangi bir insanın 25 Aralık devlet Hastanesine nasıl ulaşabileceğini ben çözemedim. Başkarakol tarafından gelse hastaneye dönüş yok. Tramvay yolu güzergâhından gitse sola dönüş yasak.Yaya trafiğinin olmadı bölgelerde bile kaldırımların yollardan geniş olması hangi aklın ürünü. Düztepe polis merkezinin önünden sabah 9 dan dan önce ve akşam 4 ten sonra hiç geçeniniz olmuyor mu acaba?Yani dostlar, bu koca şehrin ulaşımından sorumlu olan UKOME (ulaşım koordinasyon merkezi) diye bir birimi var. Sanırım burada eğitimli insanlar bulunur. Yollarda trafik akışının nasıl daha seri ve güvenli olacağı, ulaşılmaya çalışılan yerlere en kısa ve en kolay şekilde nasıl gidilebileceği konusunda bilgi ve eğitim sahibi olmaları gerekir. En başta da bu şehirde yaşıyor ya da bu şehirde şöyle bir gezinti yapmış olmaları gerekir.Ben naçizane bir öneride bulunayım. Sayın Büyükşehir Belediye Bakanı (pardon, Başkanı) Hanımefendinin bir tek gün kendi aracı ile bu şehri dolaşmasını istiyorum.Üniversite Bulvarından Yeditepe mahallesine, Yedi tepe, Güneş, Ertuğrul gazi mahallelerinden Güneykent mahallesi ya da Beşyüzevlere nasıl gidebilecek? Kendi makam binasından çıksa ve 25 Aralık hastanesine gitmek istese nasıl ulaşacak?Daha da yakın bir mesafe önereyim. Makamından yaya olarak çıksa ve Elli metre mesafede olan Stadyuma veya Şehitkamil kaymakamlığına doğru bir yürüse. Bu ara alanlarda yapılan ve halen devam eden düzenlemelerin hangi aklın / akılsızlığın ürünü olduğunu bir görse, birilerine bir sorsa?Sonuç olarak; ne bu ülkeyi yönetenlerin nede bu kenti yönetenlerin halkını anlamak ve onların yaşamını kolaylaştırmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını, tam tersine onları kendi kafalarının küçüklüğü ölçüsünde tutmak istediklerini söylemem gerek.
GEZİ – NTİ…
.