Ülkelerin gelişmiş yani günlük dilde aşmış ülke olduğunu gösteren belirtilerdir.-kişi başına düşen gelirin çokluğu,-suç işleme yüzdesinin düşüklüğü,-dış ve iç borçların azlığı ya da yokluğu,-insanların ortalama yaşam sürelerinin yüksek olması,-doğal kaynakların kıt olmaması,-teknolojinin ilerlemiş olması,-yurt dışından çok fazla turist çekebilmesi,-yurt dışından gelen göçmenlerin çokluğu,-adalet sisteminin tatminkâr olması,-insanların sınıf ayrımı gözetilmeksizin eşit olması,-halkın yönetime katılması,-okuryazar insan yüzdesinin çokluğu,-geçmişine bağlı olması,-ülkenin dünyada söz sahibi olması,-kendi ülkesinden diğer ülkelere beyin göçü yüzdesinin düşük olması ya da hiç olmaması vs.Bu maddelere baktığımızda hemen hemen gelişmişliğin bütün faktörleri insan endeksli düzenlenmiş, doğa tahribatları, coğrafi alandaki hava kirliliği endeksi, nükleer santrallerin olması, iktidarlaşma, hiyerarşi, tahakküm… vb şeklinde herhangi madde bulmak mümkün değildir. Bunun sebebi bu standartları belirleyenlerin kendileri doğayı en fazla tahrip eden ve doğaya en fazla tahakküm kurmuş olanlardır.Çok gelişmiş olan ülkelerde insanlar kendilerini gelir olarak iyi görebilirler ama bilmeleri gereken bir şey var kendilerine bu imkanlar sağlanırken başka coğrafyalarda kendilerini yönetenlerin doğayı tahrip ettiği ve demokrasi adı altında başka halkları köleleştirdiği unutulmamalıdır.Çin gibi ülkelerde endüstriyalizm kanseri ile boğuşmaktadır. Ekolojik krizlerin en büyük boyutlarından birini yaşamaktadır. Havayı o kadar kirletmişler ki artık bazı şehirlerde maske ile gezmek zorunda kalmışlardır. Alın size üretim çılgınlığı ve gelişmişlik. Avrupa ülkeleri de çok farklı değildir. Kendi içlerinde demokrasi belki tartışılmazdır. Ama bir tüketim çılgınlığı olduğu kesin. Nereden anlıyoruz dünyayı bir ekosistem olarak düşündüğünüzde biri çok tüketiyor ki birileri açlıktan ölüyor. Yani gelişmiş olan ülkelerde daha çok ben olabilen bireyler yaratmanın peşindedir. Buralarda insan bir istatistik öğesidir. Yurttaş yoktur.Tam tersi ‘’ Toplumsal ekoloji bakımından mülkiyet çıkarları herkesi kapsar. Bu “eşitsizlerin eşitliği” ilkesi doğrultusunda oluşturulmuş olan “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre” düsturunu da kamu yaşamının içinde kurumsallaştırmak demektir. Ekolojik bir toplum bu şekilde toprağı, fabrikaları, atölyeleri ve dağıtım merkezlerini kamulaştırmak ve kolektifleştirmek yerine, ekonomisini belediyeleştirir ve diğer belediyelerin ve yurttaş meclislerinin bir araya gelerek kaynaklarını bölgesel bir konfedere sisteme dahil eder. Böylece toprak, fabrikalar ve atölyeler bir ulus-devlet veya mülkiyetçi bir çıkar geliştirebilecek olan işçi-üreticiler tarafından değil, özgür toplulukların halk meclisleri tarafından denetlenecektir. Bir anlamda herkes öz çıkarını düşünen bir ben, sınıfsal bir varlık, ya da özelleşmiş bir “kolektif”in parçası olarak değil, bir yurttaş olarak iş görecektir.’’ (Murray Bockhin)Halbuki gelişmiş olan ülke endeksleri de gelişmiş insan ilkeleri ile örtüşmesi gerekir aksi takdir de bu sistem sömürü sisteminden feragat etmez. Gelişmiş insan peki kimdir ? Ünlü heykeltraş Auguste Rodin (Fransız, 1840-1917)’e nasıl bu kadar muhteşem heykeller yaptığını sormuşlar. Sanatçı‘’Ben heykel yapmıyorum, sadece taşların üzerindeki fazlalıkları yontuyorum’’ diye yanıt vermiş.
Gelişmişlik nedir?
.