.
Gaziantep sanayi kenti, dolayısıyla işçi yoğunluklu bir şehir. Anayasal hak olan hatta AKP hükümeti, işçinin sendikalaşmasının önünü açtık diye övünmesine rağmen, bu şehirde sendikalaşma oranı halen yüzde 1'lerde seyrediyor. İşçi kentinde sendikanın ve sendikacılığın sendikalı işçi olmanın ne kadar zor olduğunu ancak emek cephesi bilir.Gaziantep OSB'deki bir çok işyerinde iş güvenliği başta olmak üzere çalışma koşulları büyük oranda standartlara uygun değil. Gidin çalışanlar ile görüşün hiçbiri çalışma koşullarının iyi olduğundan söz etmez. Anayasal hak olan sendika üyeliği için hele bir işçi başvuru yapsın yada adı çıksın sendika için dolaşıyor diye kendini anında kapı dışında görüyor vallahi. Sermaye bu kadar zalim ve nankör.Her ay sonunda şu kadar kar ettik, şu kadar ihracat yaptık, diye böbürlenen sanayicilerin temsilcileri bir haftadır Başpınar'da sendikaya üye oldukları için kapı dışarı edilen ve fabrika önünde yatıp kalkan GÜR İPLİK işçilerinin halini hatırını sormaz. Vali, OSB, GSO ve GTO başkanları, belediye başkanları çıkıp bir laf etmez mi ? Ne olacak bu insanların hali, işçilerin suçu nedir diye soramazlar mı ? Bunların çocukları, ailesi evde ekmek bekliyor, göz göre göre bu insanları açlığa, yoksulluğa mahkum etmek vicdanınız sızlatmıyor mu ? sivil toplum örgütleri sendikalar duyarlı tüm kesimler bu olaylara sahip çıkıp en kısa zamanda sorunun çözümü için baskı kurmalıdır. İşveren daha çok karsından fedakarlık yaparak işçinin yasal hakkına saygı duyarak, işçisinin sokakta değil fabrikada makinesinin başında üretime katmalıdır. İşçiler eğer sendikalı olursa aslında böyle olaylar başlarına gelmez. Onunu için sendikalı olmak her zaman işçinin lehinedir, devletin de lehinedir. Aynı zamanda bilinçli işverenin de lehinedir.DİSK Elyaf İplik'te sözleşme imzaladıDİSK Tekstil Sendikası, Elyaf İplik'te yaklaşık bir yıldır süren örgütlenme çalışmasını başarı ile tamamlayarak, TİS için yetki alıp işveren ile masaya oturdu. Yapılan sözleşme her ne kadar günün koşullarına göre yeterli olmasa da bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz.Yani sendika sadece ücret sendikacılığı da yapmamalıdır. İşyerindeki çalışma koşularından sosyal hakların verilmesine kadar işçinin her şeyi ile ilgilenmelidir. Aksi halde SOMA benzeri olaylar hiçte eksik olmaz.Manisa'nın Soma ilçesindeki maden faciasına benzer olaylar aslında Türkiye'de her an her yerde olma olasılığı çok yüksek. Çünkü insanın bir değeri yoktur. Önce rant sonra insan felsefesi hakim olduğundan, insanların ne can güvenlikleri, ne sağlıkları, nede başka haklarının hiç bir önemi yoktur. Hem sermaye açısından, hem de sermayenin gücü ile iktidarda olan siyasiler için ne yazık ki acı gerçek böyle.Bir yandan Türkiye ve dünya günlerdir soma faciasını, katliamını konuşurken diğer yandan iktidar cephesi yani bu olayda birinci derece sorumlu olunlar peki sorumluluklarını yerine getirip bulundukları o koltukları bırakabildiler mi. O zaman bunun adını siz koyun. Bakın bu olay sıcağı sıcağına devam ederkenGüney Kore'de 16 Nisan'da çoğunluğu çocuk 476 kişinin bulunduğu feribotun yan yatarak sulara gömülmesi sonucunda yaklaşık 300 kişinin ölümüne yol açması üzerine tüm sorumluluğu üstlenen Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye gözyaşları içinde kendi halkından özür diledi. Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye, televizyonlardan canlı yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında, kazaya müdahalede yetersiz kalan sahil güvenlik birimini lağvedeceğini belirterek, "Gerektiği gibi cevap verememiş oluşumuzun nihai sorumluluğu bana ait" dedi. Konuşmasında gözyaşlarına hakim olamadığı gözlenen Park, "İnsanların hayatı ve güvenliğinden sorumlu olması gereken Devlet Başkanı olarak, çektiğim acılar nedeniyle halktan samimiyetle özür diliyorum. Gezilerinde o çocukları koruyamadığım için derin üzüntü duyuyorum. Kazada hayatlarını kaybedenler için dua ediyor ve ailelere en derin taziyelerimi sunuyorum" şeklinde konuştu. Ancak buna rağmen bu özür halktan yinede tepkiyle karşılanmıştı. Arama çalışmalarında 286 kişinin cansız bedenlerine ulaşılırken, geride kalan 33 günde boğulduğuna kesin gözüyle bakılan 18 kişinin cesedi ise bulunamadı.Ülkeyi yasa boğan kaza ve ilk müdahalede geç kalınması kamuoyunda büyük öfke yarattı. Başbakanlık koltuğunda oturan Chung Hong-Won ise, kazadan 11 gün sonra görevinden istifa etti.Evet bu ve benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki o zaman Türkiye'yi yönettiğini iddia eden hükümetin bakanları neden benzer bir sorumluluk taşımıyor. Ne olur yani o koltukta istifa etseler aç mı kalacaklar açıkta mı kalacaklar ? Bu koltuk hırsı, sevdası neyin nesidir böyle. 301 insan ölmüş ama hiçbiri en ufak sorumluluk dahi alıp gereğini yerine getirme kaygısı taşımıyor. Bu nasıl bir vicdansızlıktır. İstifa ölen insanları geri getirmeyecektir fakat en azında vicdanlar rahatlatılır.NOT; Geçtiğimiz günlerde Almanya'nın Mannheim ve Dresden şehirlerini gezdim, buralarla ilgili izlenimlerimi gelecek haftaki sayımızda okuyabilirsiniz.