Feray'ı çocukluğundan beri tanırız. Bekir ve Aysel arkadaşımızın biricik kızları, canlı, neşeli bir çocuktu Feray. Mersin'de İç Mimarlık bölümünde okuyordu. Okulu bitirip İç Mimar olacaktı. Her genç gibi gençliğini yaşayacak, evlenecek çoluk çocuk sahibi olacaktı. İki yıl önce kendi evinde mesleği polis olan Burak A. tarafından öldürüldü. Yerel mahkeme polis Burak A'yı 5 yıl 3 ay hapse mahkum ettikten sonra tahliye etti. Dava şu anda Yargıtay aşamasında. Avukatlara göre soruşturmada eksik olan pek çok yön var. Adli tıp raporu yakından atış diyor. Olayın bir kadına şiddet olayı olduğu güpegündüz ortada iken bu konu üzerine gidilmemiş olduğu görülüyor.
Geçen yıllarda Özgecan'ın yine Mersin'de katledilmesinden sonra toplumda kadın cinayetlerine karşı çok ciddi bir duyarlılık oluşmuştu. Yalnızca 2018 yılında 440 kadın , kadın cinayetlerine kurban gitmiş. Kadın cinayetlerini son yirmi yılda giderek artması, toplum bu cinayetlere karşı duyarsızlaşması ülkemiz için çok büyük sorun haline gelmiştir. Toplumda şiddet, hayatın her alanında var. Özellikle kadınlarımızın şiddete maruz kalması ülkemizdeki sosyal ortamın geriye doğru gittiğini gösteriyor. Laik yaşam düzeninden uzaklaşılması, dini referanslar ile kadın -erkek ilişkisine yaklaşılması, kadın ikinci sınıf cinsiyet olarak değerlendirilmesi, kadına yönelik şiddeti artırmaktadır. Vatandaş olarak, doktor olarak kadına şiddet konusunda üzerimize düşen duyarlılığı göstermek zorundayız. Fakat bu konuda özellikle kamu görevlilerinden hem duyarlılık hem de üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelerini beklemek bir vatandaş olarak hakkımızdır diyorum. Kamu görevlisi doktor olarak görev yerime şiddete uğramış bir kadın geldiğinde, bu konuda elimden geleni yapmakla ben de sorumluyum.
Ülkemizde şiddete uğrayan kadınla ilgili yapılacaklar konusunda bir kurallar bütünlüğü yoktur. Eşi tarafından şiddete uğrayan kadına "aile arasına girilmez denilerek" sahip çıkılmamaktadır. Herhangi bir kadına şiddet olayına tanık olanlar, kendi başlarına bir şey gelebilir korkusuyla şiddete uğrayan kadına yardım etmek istememektedirler. Bu noktada kamu görevlilerinin, polisin, jandarmanın, sosyal hizmetlerin devreye girmeleri gerekmektedir. Bir üst aşamada da mahkemeler kadına şiddet olaylarının en ayrıntılı bir şekilde soruşturabilmelidirler.
Ülkemizde kadına şiddetin sona erdirilmesi konusunda hepimiz sorumluyuz. Kadını ikinci sınıf gören tüm ortaçağcı uygulamalara karşı çıkmalıyız. Okullarda kız erkek ayrımına karşı çıkmalıyız. Kadın okumasın evde çoluk çocuk baksın anlayışına karşı çıkmalıyız. Kadın erkek ilişkilerinde eşitliğin vazgeçilmez kuralı laik düzende yaşamaktır. Laik düzenden verilecek her taviz kadın hayatını zorlaştıracaktır. Annemizin, kız kardeşimizin, kızlarımızın rahat ettiği bir düzen için hepimiz sorumluluk almalıyız, mücadele etmeliyiz.
ercankosmanoglu@hotmail.com