ENSAR ŞEHRİ…

.
Başlıktaki tanımla bana ait değil billahi… Sayın Cumhurbaşbakanımıza aittir. Geçtiğimiz hafta “gençlik buluşması” için geldiği Gaziantep’te şehrimize övgüler düzerken söyledi.İslam peygamberi Hz. Muhammed’in Mekke’de zulüm gördüğünden dolayı hayatını kurtarmak için göç etmek zorunda kaldığı zaman göç ettiği Medine şehri için kullanılır. Arapçada yardım edenler, yardımcılar anlamında kullanılır. Yani Medine halkı zorla göç ettirilen ilk Müslümanlara yardım ettikleri, evlerini ve topraklarını göçmenlerle (muhacir) paylaştıkları için bu şekilde anılırlar.Cumhurbaşbakanımızın Gaziantep’i de böyle tanımlaması, Suriyeli sığınmacıların çoğunun şehrimizde toplanmalarından ve halkımızın onlar ile işini (bir anlamda aşını) , insan oturmaz gecekondularını paylaşmalarından dolayı “Ensar” olarak tanımlanmasından olsa gerektir.Gelelim haşmetlinin kentimizi ziyareti sırasında yaşananlara ve sonrasında besleme basınımızın attığı manşetlere.Birkaç başlık vereyim öncelikle; “Şen olasın Şehr-i antep”,  “İnsanlık dersi verdiniz”, “Kuzey Suriye’yi kurban etmeyiz”, “Ensar şehir”, “İki alkışlı toplantı”. Buna benzer manşetler ile süslenmiş yerel basınımızın seçkin matbuatları. Ancak altında yazılanlar genellikle aynı şeyler.Gençlerin “dik dur, eğilme” sloganlarına verdiği veciz cevap (biz sadece namazda eğiliriz), mahdumuna ait öğrenci yurdunun açılışı ve aylar önce akademik yıl açılışını yapmış olan bir üniversitenin yeni eğitim yılı açılışı ve orada aldığı “fahri doktora” unvanı.Gün boyunca halkımıza çektirilen eziyetten, kapatılan yollar nedeniyle içinden çıkılmaz bir hal alan trafik çilesinden, sadece O nun görmesi için geçeceği yollarda iki gün önceden başlatılan asfalt ve refüj düzenlemeleri nedeniyle Karataş halkının evine bile zor ulaştığından söz eden hiçbir matbuat yok.Evet, haşmetlinin geçtiği ve geçme ihtimali olan bütün yollar sabah saat 9’dan itibaren araç trafiğine kapatılmış idi. Vilayet kavşağına giden ana caddelerin kaldırımları polis bariyerlerince örülmüş, geçeceği bütün yol güzergâhlarındaki yüksek binalara keskin nişancılar yerleşmiş idiler.Ben bu korunma yöntemlerinden kendi adıma şikâyetçi falan değilim aslında. Daha fazlası bile gerekir. Ya kazara haşmetlinin ayağı bir taşa takılır da sendelerse halimiz nice olur. Bir kendini bilmez çıkıp ta evinin balkonundan uygunsuz bir el hareketi yaparsa, bir Vandal kazara bir kartona yazdığı protesto yazısını göstermeye kalkarsa alimallah sen ondan sonrasını bir düşün bakalım.Böyle bir olumsuzluğun ardından morali bozulacak olan Cumhurbaşbakanımız çıkıp ta Antep’ e övgüler düzer mi? Bir daha bu şehre gelir mi? Gelirse öncesinde bu gün görebildiğimiz hoşgörüyü bir daha görebilir miyiz?Alimallah, daha o gelmeden bir gün önce “ önleme faaliyetleri” kapsamında evinden toplanan bir yığın insanımız O şehrimizi terk edene kadar karakollarda sabahlatılmaz mı? O sittin sene hizmetten yoksun bırakılan sokaklarımız gene delik deşik, refüjlerimiz ağaçsız ve çiçeksiz bırakılmaz mı?İşte bu olumsuzlukların zuhur etmemesi için gerekirse bizler bir-iki gün sokağa çıkmasak, şehre inmesek, varsa işlerimizi ertelesek ne olur?İşte ben bunları düşündüğüm için şikâyetçi değilim. Ben sadece üç kesim adına üzüntü duyuyorum. Bunlardan birisi o sabahtan itibaren kapatılan yollarda işyeri olan esnaf, damlarına keskin nişancılar yerleştirilen apartman sakinleri ve onun toplantılarına katılmak sorunda bırakılan zevat ile taşıma kalabalıklarda yer alan yoksul halkımız.İkinci kesim ise birkaç gün önceden başlayan “koruma” tedbirleri nedeniyle gece gündüz koşuşturan, protesto edebilecek kesimleri takip etmek zorunda bırakılan, geçeceği güzergâh boyunca sabahın erken saatlerinden itibaren sıralanan polisler ve yüksek binalara yerleştirilen keskin nişancılar.Evet, evet. Ben sadece bunlara adına üzülüyorum bu ilan edilmemiş sıkıyönetim uygulamalarından.Tabi birde haline bakıp ta üzüldüğüm son bir kesim var ki durumu en vahim olan onlar. Kim mi onlar? Sabahın köründen itibaren haber peşinde koşmak sorunda olup ta tek bir soru bile soramayan, hatta üç ay önce başlayan akademik yıl açılışını bu gün olmuş gibi yazmak zorunda kalan ve kendini övgü düzmek zorunda sanan besleme basın.Ne diyeyim? Devletin malı deniz…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri