.
Her işin niteliği ve niceliğini üstün kılan yanı, o işteki ustalıktır. Ustalığa giden sürecin de birçok aşaması olduğu bilinir. Kısacası ustalık zor zanaattır. Her ustayım diyen usta olamıyor.Usta, işine özen gösteren ve yaptığına saygı duyandır. Usta, kendinden sonra yetişecek olana emek verir ve güven gösterir.Ustalık işinde, en çarpıcı örneklerden biri elmas kesiciliğidir. Elmas kesimi tam ustalık gerektiren zor bir iştir. Kesimin her aşaması ayrı bir beceri, dikkat ve titizlik ister.Önceden el ile kesicilerle yapılan kesme işi, 17. yüzyılın sonlarına doğru kesme tekniği gelişmiş ve günümüzde de otomatik makinelerle yapılır olup, insan becerisini ve ustalığını en aza indirmiştir. Elmasın özel kesilmiş haline pırlanta denilmektedir. Elmasın kesilme şekli ve büyüklüğüyle kıymeti artmaktadır.Elmas kesiminde hedef, en az fireyle en iyi pırlantayı ortaya çıkarmaktır. Elmas kesimindeki işlemler, sırasıyla hint mürekkebi ile işaretleme, elması ikiye bölme, yuvarlatma ve elmasın cilalanması –ki asıl ustalık gerektiren aşamadır. Çok fazla yüzeyin bulunması fevkalade bir parıltısının bulunmasını sağlar. Cilada oluşacak herhangi bir pürüz parlaklığı etkilemektedir.Elmas en çok Avustralya, Güney Afrika, Güney Amerika, Hindistan ve Endonezya’da çıkarılıp emek yoğun bir iş olup muazzam bir sömürü alanı oluşturmaktadır.Elmas, yüzyıllardır önemli bir armağan, şans ve kudret simgesi, olarak görülür.Örneğin bir grup Taylandlı işadamı tahta çıkışının 50. yılını kutlamak üzere 1997 yılında İsimsiz Kahverengi Pırlanta’yı Tayland Kralı’na armağan eder. Bu elmas dünyanın kesilmiş en büyük elması olma özelliğine sahiptir.Birçok imparatorluğun kraliyet süsünde yar alan pırlantalar, bazen kralların tacında, bazen de kraliçelerin saçında ve şapkalarında aksesuar olarak kullanılmıştır.17. yüzyılın başlarında Osmanlı padişahlarından III. Ahmet’e yurtdışından çok kıymetli bir elmas armağan edilir. Sorun elmasın kesilmesidir. Nerede ve kime kestirilecektir? Sorup soruştururlar, sonunda elması Hollanda’da bir ustanın kesebileceğini öğrenirler.Oluşturulan bir heyet Hollanda’ya gidip ustayı bulur. Elmas kesici usta, elmasa bakar, dokunur, ben bunu kesemem, der. Kesse kesse İran’daki falanca usta keser, der. Heyet kalkıp İran’a gider. Usta, elması gördükten sonra heyete, nereden geldiklerini, sorar. Heyet de, İstanbul’dan deyince, ne diye buralara geldiniz, Haliç kıyısında falan usta, bu elması ancak o kesebilir, der.Heyet İstanbul’a geri döner ve söylenilen ustayı bulur. Usta, elması evirir çevirir ve çırağına seslenir. Gelen çırağa usta, al oğlum şu elması kes, getir, deyince, heyet, aman usta ne yapıyorsun, biz gitmedik yer bırakmadık, en sonunda bu elması sizin kesebileceğinizi söylediler, deyince, usta, evet, der, ben bu işi yarım yüzyıldır yapıyorum, ama böyle kıymetlisini görmedim. Elim titrer kesemezdim. Ama çırak bunun farkında olmadan, keser getirir, der.Heyet bir süre sonra istenildiği gibi kesilmiş elması alıp gider.Ustalığını ilan edenlerin başımıza ne işler açtığı görülüyor. Kesebilir miyim kesemez miyim, bakmadan eline ne geçse kırıp döküyor.Ustalık öyle sıradan bir şey olmasa gerek. En iyisi, bu işi bilenlere bırakmak değil mi? Bunun için de nereye, kime başvuracağımız çok açık. Hele de elması kesemeyecek çırakları hiç dikkate almamak gerek.Ustalığın manifestosu 21 Nisan günü HDP’ce topluma sunuldu. Şimdi de alanlarda bunun nasıl yaşama geçirileceği anlatılacak.Elmasın ustasınca ve de çırağınca kesilmediğinde bir kıymetinin kalmadığı görülüyor. Şimdi karar sizde, elinizdeki kıymetli elmasın kesicilerini siz belirleyeceksiniz. Ne ustasına ne de çırağına değil, kendinize güvenmeniz yeterli olacak.