Bir ülkenin yurttaşı için, tarihindeki olaylar önemlidir. Hele bir de bu yaşananlar, kuruluşunda yer alan tarihi içeriyorsa, bu durumu çok daha önemli hale getirir.Ülkede son yıllarda yaşadığımız ayrışmayı, aynı biçimde geçmişimizi, tarihimizi yorumlarken de yaşıyoruz.Bu günkü siyasete nereden bakıyorsak, geçen yüzyılın başından cumhuriyetin ilk yıllarına değin geçenleri de aynı gözlükle görüyoruz.Kuzey Afrika‘dan Mekke’ye, Balkanlardan Kafkasya’ya kadar hükmedilen topraklar kaybedildi.Çok önemli bir 31 Mart Vakası yaşandı.Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’yı ve bölgemizi kasıp kavurdu.Çanakkale savaşı destanları bu ülkenin onuru oldu.Ülkemizin parsel parsel paylaşılacağı, batı emperyalizminin ülkemizi sömüreceği Sevr’in imzalandığını gördük.İşgalden kurtulma yolunda Anadolu kentlerindeki çok önemli kongreler.Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen işgalden kurtuluş mücadelesi ve dünyaya örnek olan bağımsızlığımızın ve cumhuriyetimizin ilanı.Cumhuriyet devrimleri.Saltanatın, hilafetin kaldırılışı, latin alfabesi, eğitim birliği, laiklik.Osmanlının mirasının reddi ve çağdaş dünyaya adım atmak.Bugün Türkiye'ye tarihinde yaşadığı olaylarla ilgili başka sorular sorduruluyor. Belki de bu sorular başka tartışmalara yol açacak sorular.Atatürk mü, Abdülhamid mi?Cumhuriyet mi, Osmanlı mı?Lozan; başarı mıydı, hezimet miydi?Tarihe ve geçmişte yaşananlara bu günün güncel siyasetinden ve kendi penceremizden bakabilir miyiz?Tarihçiler bu soruya büyük olasılıkla hayır diyeceklerdir.Tarihi, geçmişi eleştirebilir, yorum da yapabiliriz. Yaşananlara üzülebilir, sevinebiliriz.Bu gün tarihimizde yaşadıklarımızın eleştirisi, yorumu, değersizleştirmesi başka amaçlar içeriyor. Bu tartışmayı gündeme taşımak, ülkeye yargılatmak, cumhuriyet değerlerini yıpratarak parlatılan Osmanlıcılığın öne çıkarılmasıdır.
Eleştirilen tarihimiz mi?
.