Devalüasyon ve Enflasyon…

.

  Son iki aydır paramız hızla değer yitirmeye başladı.. Sokak ağzıyla konuşursak, paramız deve oldu. Türk Lirası değer kaybedince, yükselen dolara bağlı olarak enflasyondaki yükseliş hızlandı. Başta akaryakıt olmak üzere pek çok mal ve hizmet pahalandı. Yıllık enflasyon yüzde onların üzerine çıktı. Dolardaki yükseliş, Merkez Bankasının müdahalelerine rağmen sürüyor. Ülkemizde 2001’den önce sabit kur düzeni vardı.  Yani dolar ve tüm yabancı paraların değerleri günlük olarak değişmiyor, Merkez Bankası duruma göre kurları belirliyordu. Yıllar boyunca yabancı paralar aynı değerde kalabiliyordu. 2001 krizinden sonra, dalgalı kur denen uygulamaya geçildi. Döviz fiyatları sürekli değişir hale getirildi. Ülkemizdeki devalüasyonlar ’da sabit kur düzeninde çok daha hızlı bir biçimde Türk lirası değer kaybederdi. Büyük devalüasyonlar hep siyasi altüst oluşları da beraberinde getirmiştir. 7 Eylül 1946 tarihinde % 54,3 oranında, 4 Ağustos 1958 tarihinde % 68,9 oranında, 10 Ağustos 1970 tarihinde % 40 oranında, 10 Haziran 1979 tarihinde % 43,7 oranında, 24 Ocak 1980 tarihinde % 32,7 oranında, 5 Nisan 1994 tarihinde % 51 oranında, 22 Şubat 2001 tarihinde % 28,4 oranında, devalüasyon gerçekleştirilmiştir. Bu tarihler bu altüst oluşların örnekleridir.Devalüasyonların sonunda olan, esas olarak emekçi halka olur. Kemer sıkma politikaları denen politikalar sonucunda, ücretler erir. İşçiler, kamu emekçileri, küçük esnaf ile zanaatkâr ve köylüler bu politikalardan büyük eziyet görürler. Vatan, millet için bu eziyete katlanmak gerek diye, bu dönemde, parababalarının emrinde olan medya gazı verir. Ülkemizde yılardan beri süregelen bu devalüasyon-enflasyon sarmalına bir son vermek gerek. Kırk yıl önce ülkemiz tarım ülkesi sayılırdı. Kendine kendine tarım ürünleri yeten dünyanın yedi ülkesinden biri sayılırdık.  Avrupa Birliği de bize “siz sanayileşmeye çaba harcamayın, bölgenin kasabı, manavı, sütçüsü olun” derdi.  Sonunda Avrupa Birliği ülkelerinden Tarım ürünleri ithal eder hale geldik. ABD ve AB özünde emperyalist olan ülkeler, bizim gibi ülkelerin, sanayileşmesini ve ileri gitmesini çok istemezler.  Bizim için, sürdürülebilir istikrarsızlık öngörür bu ülkeler. Avrupa Birliği kapısında 60 yıldır bekliyoruz. Gümrük birliği denen uygulama ile tarımımız büyük zarar gördü. Sanayileşmede bir adım ileri gidemedik.  Öte yandan ülkemizdeki temel büyük sanayi yatırımları da Sovyetler Birliğinin desteğiyle yapılmıştır. Sümerbank, İskenderun Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum vd.Devalüasyon ve Enflasyon esas olarak emekçileri vuruyor. Yine böyle olacak. Emekçi halkımızın bunu bilincine çıkarması gerek. Sendikal örgütlülükten yoksundur, emekçi halkımız. İşyerinde örgütlenmesine izin verilmeyen, verilse bile sarı sendikalarca örgütlenmelerinin önüne set konan bir işçi sınıfımız var. Tarımda destekleme politikası tamamen bırakılmış. İthal buğday, mercimek, nohut, fasulye, saman eden bir ülkeyiz. Et fiyatları tavan yapmış. Sürekli canlı hayvan ithal ediyoruz.  Bu gidişe dur demek için, siyaseten örgütlenmek gerek. Emekçilerin siyasetini savunan örgütleri yaratmadan, bu eziyet bitmez.ercankosmanoglu@hotmail.com  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri