Depremler

.
1999 Ağustos’daki 7.4’ten sonra üzerimize deprem korkusu sindi. Dile kolay 17000 canımızı kaybettik. Evler, işyerleri yerle bir oldu. Öyle kolayca unutulacak bir felaket değildi ki yaşananlar. O yüzden izleri hala üzerimizde. Marmara’da daha şiddetli bir deprem yaşanacağı yer bilimcilerce yıllardır söyleniyor . Kırılacak bir ‘fay’  daha var bu gerçeği iyi biliyoruz. Bu deprem gerçeği insanların beyinlerine yerleşmiş. Hafta sonunda Kuzey Ege’de yaşanan depremde insanların nasıl telaşla koşuşturduklarını izledik. Çok zor depremi beklemek ,hem de daha şiddetlisini yaşayarak ,acısını bilerek beklemek .Yer bilimi anlamında depremleri yaşamak konusunda Japonya kadar olmasa da epeyce deneyim sahibi olduk . Hem de neler pahasına… Peki ya toplum bilimi anlamında da ‘depremlere’  alışmadık mı? Bu konuda da deneyimli değil miyiz? Dünyada bu denli inişlerin, çıkışların, karmaşaların, krizlerin, çatışmaların, ’son dakikaların ‘ ,  yaşandığı çok az ülke olsa gerek.Bu duruma katlanabilmek, dayanabilmek, yadsımamak jeolojik anlamının dışında toplumsal anlamda da ‘ deprem kuşağı ‘ ülkesi olmaktan kaynaklanıyordur herhalde. Son bir yıldaki depremlerimiz Gezi olayları , 17 Aralık karmaşası ,Soma’da 301 işçinin yaşamına mal olan maden katliamı. Altı ay içinde biri biten biri yapılacak olan seçimler. Hem de gerginlikleri ,ayrışmayı, kutuplaşmayı pekiştiren seçimler de bu tarz depremlere girmez mi? Ne yazık ki bizde artık seçimler bir demokrasi şöleni gibi yaşanmıyor. Bir hesaplaşma aracı olarak görülüyor ya da verilecek hesapların silindiği yerler olarak .Çok alırsan, oyun fazlaysa iktidar olmak dışında muktedir olmanın yolu. Demokrasinin gelenekleri ,kuralları yerleşeceğine bu anlayışlar egemen olmaya başladı .Bu yüzden de toplumda yıkımlara yol açıyor, tıpkı depremler gibi.İçinde yaşadığımız evlerimizi depremden korumak için, binaları sağlamlaştırmak için uğraşıp duruyoruz. Peki ya demokrasimize yaşatılan depremler için de  el biriliği ile temellerini sağlamlaştırmak için çaba sarf etmek gerekmiyor mu? Ancak önce hep birlikte şunu kabul etmeliyiz  ki; demokrasinin temelleri olan hukuk, adalet, insanca yaşam hakkı konusunda çok ciddi sorunlarımız var. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri