DAYIM KÖYDE KAHVE AÇIYOR

.

BAY ŞAFAK ÖYKÜLERİ: İKİNCİ BÖLÜM-3DAYIM KÖYDE KAHVE AÇIYOR Köye gittiğimizde aklına koyduğunu gerçekleştirdi İpsiz Ahmat emmi. Tek odalı evini gösteri merkezi yaptı. Ortaya bir masa koydu. Masanın üstüne kafesi yerleştirdi. Tabii ki kafesin içinde de Kukuriku vardı.Sarıt’a konuşan bir kuş geldiği haberi kısa zamanda yayıldı.Köylüler kuş evinin önüne yığıldılar.İpsiz emmi işin burasında bana da görev vermişti. Ben de iki elimi ağzıma boru yapmış bağırıyordum.“Haydi baylar bayanlar. Sarıt’ımıza dünyanın sekizinci harikası geldi. İçerideki horoza benzeyen kuşu görmek istenler! Eğer Konuşan kuş Kukuriku’yla konuşmak istiyorsanız gelin. Küçük dilinizi yutmaktan kokmuyorsanız on kuruşu bastırın konuşan kuşla tanışın.”Köylüler birbiriyle tartışmaya çoktan başlamıştı bile.“Konuşan kuş olur mu la?”“Olur olur. Ben askerdeyken duymuştum.”“Duydun ya gördün mü peki?”“Görmedim ama görenler anlatmıştı.”“Duy da inanma, hepsi söylence.”Tartışmasın burasında İpsiz girmişti söze:“Söylence mi, değil mi, anlarsınız içeriye girince.”“Şöyle yol ver de girip görelim öyleyse İpsiz bey.”“Önce paraları görelim.”“Para yok.”“Para yoksa onu görmek te, onunla konuşmak ta yok.”Bizim köyle para geçmezdi çoklukla. Bunun yerine yumurta, kuru üzüm, buğday görürdü para işini.“Yumurta versek olur mu İpsiz?”“Olur olmasına ama peşin para verenler Kukurikuyla on dakika görüşür. Yumurta gilan veren bes dakika.Bana bakarak sürdürdü sözünü:“Bankadan kredi aldık. Önce borcumuzu ödememiz gerek.”Olmayan bıyığımın altından güldüm.“Kuru üzüm versek?..”“O da olur. Ama beş dakika…”“Buğday?..”“Mısır darı?..“Mercimek?..”“Olur olur hepsi olur.”Konuşan kuşu görüp, onunla tanışma sevdasına kapılanların sayısı giderek artıyordu. Bir bölüm Sarıtlı evlerine koştu. Beş kuruş değerinde yumurta, kuru üzüm, buğday getirenler oldu.İçeriye girip çıkanların ağzı kulaklarına varıyordu.“Kuş konuşuyor mu la Ramazan kiya?”Konuşuyo valla.”“Senlen de konuştu mu?“Konuştu.”“Ne dedi, ne dedi?”“Canın ne yemek istiyor diye sordu.”“Sen ne dedin?”“Lahmacun, dedim.”“O ne dedi?”“Onu yiyeceğine bunu yesen olmaz mı?” diyerek bir bacağını öne uzattı.”Kahkahayla gülüyordu bunu duyanlar. Hemen bir başkası giriyordu içeriye.“Konuştunuz mu, konuştunuz mu?”“Konuştuk…”“Ne dedi?”“Canın ne yemek istiyor diye sordu.“Sen ne dedin?”“Patlıcan kebap, dedim.”“Onu yiyeceğine bunu ye dedi mi sana da?”Başını öne eğip oradan savuşuyordu Kukuriku ile konuşan köylü.Üçüncü girenin canı kuru fasulye ile pirinç pilavı istemiş. Dördüncünün canı baklava istemiş. Her giren de papağandan ağzının payını almış.“Onu yiyeceğine bunu ye!”Az önce ona buna gülenlere şimdi başkaları gülüyordu.Yumurta f ian getirip beş dakikalık görüşmeye doyamayanlar, on dakika konabulmik için eve koşuyor, zulasındaki hazinesinden on kuruş alıp geri dönüyordu.Papağanın namı bir iki gün içinde aşırı köylerde de duyulmuş. Sadece Sarıtlılar değil, yumurtayı, üzümü kapıp ta Mizmiz’den, Mülkten, Kocasakal’dan erinmeyip gelenler oldu. Bunlar Kukuriku ile görüşüyor, ağzının payını alıp gidiyordu.Papağana olan ilgi giderek azalmaya başladı. Çünkü onu kadınlar dışında görmeyen kalmamıştı.Bu kez dayım kadın matineleri düzenlemeye başladı. Erkekleri 5 kruş olan giriş ücreti kadınlar için iki buçuk kuruşa düşürüldü.Yapılan yarı yarıya indirimi bile az bulan kadınlardan, papağanı görmek için 1 kuruş önerenlerin sayısı da az değildi.İpsiz’in Gülüş buna da çözüm buldu. İki buçuk kuruş verenler içeriye beşer beşer, 1 kuruş verenler ise onar onar alınacaktı.Ahmat emmi konuşan kuş sayesinde epeyce gelir sağlamıştı. Artık bunlardan bir bölümünü satıp bana olan borcunu ödeseydi iyi ederdi. Ama o bunu yapmadı.“Valla yeğenim,” dedi. “Bütün geliratımıza Gülüş teyzen el koydu. Git alacağını ondan iste.”Gidip istedim. Gülüş teyzem bir kahkaha patlattı.Alacağımın üstünden ezan okunduğunu söyleyerek bir de alay etti benimle.Haydi borcunu vermiyorsa vemesindi. Ama benimle alay etmesi pek gücüme gitmişti.Ne yapacağımı düşünürken olanları ağzımdan kaçırarak Şafak dayıma anlattım.“Ben şimdi gösteririm ona!” diyerek İpsizin evine gitti dayım. Gülüş teyzemizin gözünün yaşına bakmadan papağanı alıp bizim eve getirdi.Gülüş teyzem mecnuna dönmüştü.“Bana yar olmayan konuşan kuşu kimseye yar etmem!” diyerek Sarıt sokaklarını arşınlayıp duruyordu.Bir sabah uyandık ki Kukuriku ortada yok.“İşte bunu yapmayacaktın Gülüş bacım!” diye hırslandı Şafak dayım. Doğruca onun evine gitti. Ben de peşinden…Gülüş teyzemin dünkü mecnunluğundan eser kalmamıştı. Gülerek önündeki tasta bulunan çorbayı kaşıklıyordu. İçtiği çorbadan birer tas da bize ikram etmek istedi.Şafak dayım pimpiriklendi.”Ne çorbası bu!” diye sertçe sordu.Sertlik vız geliyordu Gülüş teyzeme.“Kuş çorbası…” dedi yine gülerek. “Öyle de lezzetli ki. Ağzının tadını bilsen sen de içersin.”Dayımın benzi sarardı.Benim yüreğim “cız” etti.“Kukurikunun suyu mu bu!” diye bağırdı dayım.Artık hiçbir bağırma da etkilemiyordu üvey teyzemizi.“Heee… Kukurikunun suyu… N’olacak? Bana yar olmayan konuşan kuşu kimseye yar etmem demiştim.”“Etini ne yaptın?” diye acıklı acıklı sordu dayım.”“Etine de pilav yaptım,” dedi Gülüş teyzem. “Kuş etli pilav da bir lezzetli oluyor, bir lezzetli oluyor ki, deme gitsin.”Dayım o anda herkese her kötülüğü yapabilirdi. Ama yine de sinirlerine hakim oldu. Dişlerini gıcırdatarak oradan çıkıp gitti. Ben de onu izledim.Teyzem arkam sıra seslendi.“Ölen kuş için dertlenme yeğenim,” dedi. “Ben kendisini kesmeden önce altına üç tane tavuk yumurtası koydum. Vefat edince de yumurtaların üstüne ben oturdum. Birkaç güne kalmaz yumurtalardan yeni konuşan kuş civcivleri çıkar. Civcivlerin biri benim olur, birini Şafak edeme veririz, biri de senin olsun.”Yanıt bile vermedim. Yürüyüp gittim.Zavallı Kukuriku!Kendisi öldü gitti, adı kaldı yadigâr. Köylüler arada bir İpsizin papağanını anıyordu.“Işıklar içinde yatsın. İyi hayvandı doğrusu. Bana ne yiyeceğimi sorduydu…” diyordu biri.“Baklava mı dediydin sen de?” diye soruyordu yamacındaki.Başını sallıyordu Kukuriku’yu anan köylü.“Onu yiyeceğine bunu ye mi demişti üçüncü ayağını gösterip o da sana?”Anıcı’nın yanıtını beklemeden kahkahayı basardı köylüler hep birden.“Toprağı bol olsun.” derlerdi sonra hep birlikte.O mübarek kuş için en iyi dilek de bu idi galiba..SÜRECEK   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri