.
Cumhuriyetimizin 92. Yılında, Cumhuriyetimiz ciddi bir saldırı altındadır. İki yıl önce Cumhuriyet’i parantez olarak görenler, artık daha açık saltanatı savunur durumdalar. Hikmet Kıvılcımlı 47 yıl önceki yazısında Cumhuriyeti şöyle anlatır, “1919 yılı, yalın savaş kılıcıyla, Modern Çağ derebeyliği olan emperyalizmin, yüzde yüz emrine geçirilmişti. Onun için, Anadolu içlerinde, gâvura karşı kıpırdayan başkaldırma karşısında, ilkin sözde Müslüman olan, Saltanatı buldu. Emperyalizmin Papaz Fru’ları, Saltanat’ın Molla Necmettin’lerini parayla tuttular. Ve Anadolu topraklarına sarıklı-cübbeli kılıklarla, casus ve baltalayıcı olarak gönderdiler. Ege Cephesinde Millî Kurtuluş Cephesinin ilk kurşunu, Yunanlıdan önce, sözde Müslüman mütegallibe hacıağalarına karşı sıkılmak zorunda kalındı. Onun için Türkiye’de Cumhuriyet demek, Türk Milletinin bağrına oturmuş olan emperyalizmle Saltanat’a karşı kurduğu bir savunma kalesi demekti”.(1)Osmanlı İmparatorluğu, Avustaruya-Macaristan , Kutsal Roma-Cermen imparatorluğu gibi bir imparatorluktu. Farklı halklar bu imparatorlukta birlikte yaşıyordu. Bütün eski kadim imparatorluklar da böyledir. Osmanlı imparatorluğu, o dönemin emperyalist ülkeleri tarafından hasta adam yapılıp kökten yok edilmek istenince, bu ülkenin halkları, buna karşı çıkarak, Mustafa Kemal’in önderliğinde Kurtuluş Savaşını yapmışlardır. Cumhuriyet bu savaşın arkasından kurulabilmiştir. O dönemden beri Tefeci-Bezirgân gerici sınıfların, Orta çağcıların Emperyalizm ile olan muhabbetleri hala devam etmektedir. Bu özellik onların fıtratlarında vardır. Günümüzde Ortadoğu bu yüzden AB-D emperyalistleri tarafından kolayca kan gölüne çevrilmiştir.Cumhuriyetimiz, başlangıçta yaptığı emperyalizme, gericiliğe, karşı atılımı sonuna kadar sürdürememiştir. Toprak reformu yapılarak, derebeyliği tasfiye edilememiştir. Geniş halk yığınlarının okuma-yazmasını sağlayan, bilim ve teknik ile tanışmasın sağlayan Köy Enstitüleri en çok 10 yıl yaşayabilmiştir. Toprak ağalığından gelip, Demokrat Partiden başbakan olan Adnan Menderes, 1950’li yıllarda Milletvekillerine yaptığı bir konuşmada “siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz” der. Cumhuriyeti tekrar temel ilkelerine döndüren ve demokrasinin kuralarını ülkemize yerleştiren, 27 Mayıs 1960 politik devrimi ve 1961 anayasası olmuştur. Yargı bağımsızlığı kavramı bu anayasa sonrası uygulanır hale gelmiştir. Üretim işliklerinde demokrasi demek olan toplu sözleşme ve grev hakları bu anayasa ile kullanılır hale gelmiştir.Fakat daha sonra başta Cumhuriyet’in temel ilkesi olan laiklik aşındırılmaya başlanmıştır. 12 Eylül ile birlikte okullara zorunlu dindersleri konulmuştur. Farklı dini inançlar yok sayılmaya başlanmıştır. Bu dönemde Alevi köylerine zorla camiler yapılmıştır. Halk arasında bu şeklide kutuplaşmalar yaratılmıştır. Son olarak bu iktidar döneminde, 4+4+4 Medrese eğitim düzeniyle de laik eğitim bitme noktasına getirilmiştir. Bu arada başta İşçi sınıfımız olmak üzere halkımız ekonomik olarak cehennem içinde yaşatılmıştır. İş cinayetlerinin katlanarak arttığı bir süreci yaşıyoruz. Örgütlü sendikalı işçi sayısı azaldıkça, bu cinayetler artmaktadır. Bu koşullar içinde yaşatılırken halkımız, Alevi-Sünni, Türk-Kürt denerek boğazlaştırılmak isteniyor. AB-D emperyalistleri, yerli işçi birlikçi Para babaları ve Tefeci-Bezirganlar böyle istiyor. AB-D emperyalistleri ülkemizi bölecek olan Büyük Ortadoğu projesini, bu şartlar içinde uygulama olanağını buluyor. Halk olarak ülkemizin durumunu iyi çözümlemek zorundayız. Cumhuriyetin temel ilkesi olan Laikliğe sahip çıkmalıyız. Laiklik olmadan demokrasi olmayacağını, özgür yaşam olmayacağını bilmeliyiz. Yüzde doksan dokuzu çalışan emekçi vatandaşlardan oluşan bir toplumuz, bizi biri birimize düşürerek kendi soygun ve yağma düzenlerini sürdürmek isteyen bir avuç para babasına ve AB-D emperyalistlerine izin vermemeliyiz.Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun.1. Cumhuriyet Bayramı Nedir Hikmet Kıvılcımlı TÜRK SOLU 50(29.10.1968)