Cumhuriyet Ve Kilis
YUSUF BOZKAYA
Her türlü eksikliğe ve aksaklığa karşın bu ülke bu cumhuriyet bizim.
Hoşumuza gitmeyen iktidarın, idarecilerin değiştirilmesi kendi irademizde. İşte komşumuz Suriye’nin hali.
Suriyeliler Türkiye’ye Ürdün’e Lübnan’a, Mısır’a sığındı. Biz nereye sığınacağız.. Avrupa’ya mı. İnanın bizi sınırlarından içeri sokmazlar. O halde mevcut rejimi aksaklıklarına eksikliklerine rağmen korumak ve devamını sağlamak zorundayız.
Kilis’te 1903 yılında yapılmış olan sayım sonuçları şöyle;
O tarihte; 1 telgrafhane, 1 rüştiye (ortaokul), 1 cephanelik, 25 ilkokul, 5 kilise, 1 havra, 77 su değirmeni, 13 hayvan değirmeni, 5 mağaza, 740 iş yeri, 3 yel değirmeni, 25 fırın, 8 susam mahseresi, 15 çeşme, 5 boyahane, 3 eczane, 47 camii, 13 mescit, 4 tekye, 5 hamam, 3 bedesten, 7 han, 65 mahsere (zeytin sıkım ve zeytinyağı üretim işletmesi) O tarihte Kilis’te 301 Rum, 3264 Ermeni, 333 Protestan, 611 Yahudi, 64.454 Müslüman toplam 68.943 nüfus, aynı yıllarda Ankara’nın nüfusu 32.000, 1914 yılında Adana’nın nüfusu 50.193…
Kilis olarak iyi günlerimizden geri kaldık. Bir zamanların büyük kenti yerli halkını sürekli göç vermek suretiyle göndermekte, her yönden cılızlaşmakta. Türkiye’ye dağılmış 800 bini aşkın Kilisli’ ye karşılık şehirde yaşayanların toplamı (Suriye’den gelen sığınmacılar hariç) aşağı yukarı 125.000
Kötü kaderimiz 1920’li yıllarda sınır çizilirken başlamış. İnsafsız işgalciler babalarının mülkü gibi Osmanlı’yı bölüp parçalara ayırırken Kilis’te bundan nasibini almış. Sınır önce Meteoroloji Müdürlüğü yanından, sonra bir kilometre daha aşağıdan, daha sonra, lütfen beş altı kilometre öteye kaydırılmış. Kilis’in yüzlerce köyü, iki büyük kasabası, yedi nahiyesi, nerdeyse Çukurova kadar kilometrelerce verimli arazi, sınırın diğer yanında kalmış. Keşke eski topraklarımız hala var olsa. Tırnaklarımızla toprağı işlesek; elde edilen artı sermayeyi sanayi oluşturmakta kullanabilseydik.
Sonra 12 Eylül darbesi…
Yetkili komutanlar Kilis’te kaçakçılık yapıldığı gerekçesiyle, geçmişin hesabını sorma girişiminde bulundular. Evet, Kilis’te ve civar illerde kaçakçılık yapıldı. Ama devletin hoş görüsüyle. Yoksa Bir kilo çayı Kilis’e taşımak mümkün olmazdı. Bu konuda yıllarca süren yargılamalar sonucunda suçlananların neredeyse tamamı beraat etti. Elde edilen birikimler meşru yatırımlara yönlendirilemedi. Sıkışan para, yolunu bularak zengin şehirlere kaydı. Biz de züğürt ama kaçakçı damgasıyla kaldık. Ve halen de kurtulamadık. Eskilerin deyimiyle devlet düşkünü olduk. Yoksulluğumuz artarak devam etti ve daha da artacağa benziyor.
Sonra il olduk, çok şey bekledik. Ama beklediklerimizle kaldık…
Türkiye’de il olan tüm şehirlerin coğrafi alanı genişlerken bizimki aynı kaldı. Artan memuriyet kadrolarına atanarak gelenlerin bir kısmı kendilerini sürgün edilmiş saydılar. Hatta bir kısmı evini Kilis’e bile taşımadı. Şehrin bakımsız, düzensiz ve kirli oluşundan şikayet eder durumdalar. Ancak onlardan şikayet yerine yapıcı eleştiri ve şehir hayatına olumlu katkılar beklemekteyiz. Zira Kilis bu haldeyse bunda; Kilisli kadar görevini yapmayan veya ihmal eden yetkili bürokratların payı büyüktür.
Eksiklerimizin farkındayız. Yetkililerinin uğraşısına rağmen bilinçsizliğimizden olsa gerek, şehri yeterince temiz tutamıyoruz. Canımıza düşman poşetler ve diğer plastikten imal madde ve malzemeler havada uçuşuyor. Gıda maddelerinin üretiminde ve sunumunda beceri noksanlığı, hijyen kurallarına uyamama gibi eksiklerimiz var. Nüfusun katlanmasına rağmen bunun yarısı için planlanan içme suyumuzun uzun yıllar kullanımımıza yetmeyeceğini şimdiden belli. Yağış yetersizliğinin devamı halinde bu süreç daha da kısalacaktır. Yetkililerin şimdiden planlama ile yeni projeler üretmelerini ve girişimde bulunmalarını beklemekteyiz. Sulama suyumuz Elbeyli hariç yıllardır noksan. Bu amaçla yapılması gereken yatırımlar yıllar yılı ihmal edildi ve ertelendi. Ümidimiz kısa zamanda sonuçlanması.
Derken 2011 tarihinden itibaren zaten şanssız şehrimizin başında karabulutlar dolanır oldu.
Suriye’deki olaylar bu ülke ile olan ticaretimizi yok seviyeye getirdi.
Sınırın diğer tarafından Kilis’e ne amaçla atıldığını bugün dahi çözemediğimiz bombalar ile insanlarımız öldü. Evlerimiz yıkıldı. Nüfusumuzun büyük bir kısmı şehri terk etti. Yetkililer aylarca bu duruma kayıtsız kaldı. Ancak hatırladığım kadarıyla Ticaret Odası, Esnaf Odası ve Baro yöneticilerinin girişimi ile büyük gazetenin birine imdat ölüyoruz diye ilan verilmesini müteakip uyanır gibi oldular. Ama Kilis Viran oldu. Her gün gelen yaralılar ve hastalar aç ve açıktaki insanlar dertlerimizi katlamış halde. Memleketimize misafir olarak kabul ettiğimiz bu cefalı insanlarla ekmeğimizi bölüşür durumdayız. Dilerim bu insanlar kendileri hasar almadan bize de hasar bırakmadan selametle ülkelerine, topraklarına dönerler.
Şimdilerde ise ayrı bir beklentimiz var; Gaziantep ile çoğu Kilis- Polateli hudutları içerisinde yaklaşık 50.000 dönümlük dev bir organize sanayi bölgesi oluşturma gayreti içerisindeyiz. Bu konuda emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız. Dileğimiz. Çevreyi kirletmeden, zarar vermeden çok büyümesi.
Buna ek olarak üniversitemizin kabuğunu kırarak çevresini aydınlatacağını, şehrin üretimine ve ekonomisine hatta çevre düzenine katkıda bulunacağı günleri umutla beklemekteyiz.
Üniversitemizin sorunları ve okuyan gençlerimizin de gelecek kaygıları olduğunu bilmekteyiz. Yereldeki problemlerinin giderilmesi için yetkililerin birlik olarak çalıştığını biliyorum. Yurt sorunları büyük ölçüde çözülmüş durumda Ancak olumlu çevre koşullarının sağlanması ile ek okul binalarının yapılması yapılanların her yönü ile içinin doldurulması biraz zaman alacaktır.
Bu şehirde yaşayan ama beğenmeyenler, size söylüyorum; sadece eleştiriyle sorunların çözümü mümkün değil. Yetkili makamlarda olanlar konuya müdahil olsunlar. Olumlu manada çaba göstersinler. Kim istemez çok para kazanıp yoksulluğu, işsizliği, yokluğu alt etmeyi, başı dik alnı açık olmayı kim istemez? www.yenicizgihaber.com