.
Kapkaranlık bir haftanın arkasından sıcacık bir merhaba ile başlayalım ilk yazımıza.Ölümleri güzel oldu... Ölüm bu işlerin fıtratında var... Kaderleri böyleymiş... Hepsi de şehit oldu...Yukarıdaki söylemler tanıdık geldi mi sizlere. Toplu iş cinayetlerinin hemen hepsinden sonra sayın ! yöneticilerimizin kullandığı sözler böyle değil midir?Maden ocaklarında, tersanelerde, fabrikalarda ve kentlerin rant uğruna kurban edildiği rezidans inşaatlarında beşer onar ve bazen yüzlercesi birden katledilen emekçilerin ardından timsah göz yaşları döken yöneticilerimize ve sömürgen müteahhitlerimize göre yine kaza olarak görülen "asansör faciası" sonrası vali beyin açıklamasına dikkat ettiniz mi acaba?Şimdilik on ölü var...Demek ki sayılar ve o anlık belirlenen rakamlarla açıklıyorlar kıyımları. Yarattıkları rant alanlarında kırılan camlar verilen canlardan daha önemliymiş gibi kullanılan bu ifadeler toplum vicdanında nasıl kabul görüyor? Ben de buna şaşıyorum.Çıban başı olarak gördükleri ve her fırsatta etkinliklerini kısıtlamaya çalıştıkları, yönetimlerini " ele geçirmek " için her türlü cinliğe başvurdukları ve bazen de tüm kabine üyelerince kongrelerine "çıkarma" yaptıkları meslek odalarının erken uyarılarını görmeyip tüm suçu
Yaratana yükleyen sorumluları bu halk hala nasıl affeder, dahası onları haklı görür anlamak mümkün değil.İstanbul Tabip Odası 4 ay önce uyarmış. Hatırlatılınca yapılan savunmaya bakalım. Sayın patron; "İşi tweet noktasına getirirsen herkes her şey için tweet atıyor. Bizim için esas olan bakanlığın belirlediği şartların şantiyemizde yerine getirilmesidir. Sorumluluğumuzun bilincinde olduğumuz için karşınızdayız." diyor.Ayakta alkışlanacak bir savunma !!!İnşaat bir an önce bitsin diye size 24 saat çalışma izni veren, denetçilerin ücretini sizin ödemeniz için düzenlemeler yapmış olan, tüm uyarıları görmezden gelen Bakanlık size ne şart koyar acaba?Mesleki ve teknik bilgileri nedeni ile tüm uygar dünyada görüşlerine başvurulan ve hazırladıkları raporlar neredeyse kanun gibi yorumlanan meslek odalarını fitne kaynağı gören bir anlayıştan ne beklenebilir?Sendikaların ve meslek odalarının işlevsizleştirilmesi sonucu beşer- onar katledilen işçi ailelerine de soralım bakalım. Her katliam sonucu bunun sizlerin kaderi olduğunu söyleyen ssaayııınn! yöneticilerin kendi sülalelerinden bu şekilde katledilen bir tek insan var mı? Kaderlerimiz yazılırken ölüm niye hep bize düşüyor?Son katliam sırasında ambulans ve itfaiye araçlarından daha çok çevik kuvvet polisinin sevk edilmesinin sebebini düşüneniniz var mı?Katliam sonrası atanmış başbakanın yaptığı "işçiler şehit oldular" açıklaması daha önceki tüm katliamlar sonrasında da yapılmış ve onların ailelerine sarıklı mollalar vasıtası ile teselli seferberliği düzenlemiş olanların sorum(suz)luluğunu halkımız ve işçi sınıfımız yek vücut olarak cevaplamak zorundadır.Devletin denetim kurumlarını boş oturtup parasını denetlenecek işverene ödettiren düzenlemelerin aslında bu katliamlara verilen " ön izin" olduğunun bilincinde olmamız gerekmektedir.Soma katliamı sonrası adını öğrendiğimiz firmanın bu katliam alanını da denetleyen firma olması tesadüften ibaret olmasa gerek.Tersane katliamlarında "kum torbası" yerine işçi doldurup deneme yapan firmaları denetleyen kurumların parası da, maden ocaklarını denetle(me)yen kurumların parası da ve son katliam alanını denetleyen kurumların parası da "sözde denetlenen" ler tarafından ödenir ise bundan daha başka ne sonuç beklememiz gerekir.Mecliste temsil edilen siyasi partiler başta olmak üzere, tüm sendikaların ve meslek odalarının bu sorumsuzluğun üzerine eğilmesi, işçi sınıfının ise tek yumruk olarak mücadeleye sarılması zamanı bu gün değil de ne zaman.Sınıfın kendi küllerinden yeniden doğduğu ve tüm sınıf dostlarının birleştiği gün inanın tüm sorum(suz)lular karşımızda
"susta" duracaklar.