Çifte standart

.

 Bugünden yirmi yıl önce, 1993 yılı sonbaharında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde İSKİ yolsuzluğu ortaya çıktı. O dönemin İSKİ Genel Müdürü’nün kurdurduğu paravan şirketlere usulsüz ihaleler verdiği belirlendi. Skandal aylarca gündemde kaldı, genel müdür yargılandı, yıllarca hapis yattı. İsviçre’deki banka hesaplarında bulunan para 30.000 Dolar ve 670.000 Alman Markı’na el konuldu.Bu olayın siyasi sonucunda, 1994 yerel seçimlerinde SHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kaybetti. Başbakan o seçimde belediye başkanı oldu.2001 yılında banka hortumları ile yolsuzluk yaparak halkı yoksullaştıran ve anayasa kitabının atılmasına yol açan ünlü MGK toplantısı ile ortaya çıkan derin krizin sonunda 2002’de yapılan seçimlerde de AKP tek başına iktidara geldi.O dönemden bu günlere kadar AKP’yi tek başına iktidara taşıyan 3 Y söylemi, halkta çok yoğun destek bulan “Yolsuzluk”, “Yoksulluk” ve “Yasaklar”ın ortadan kaldırılması iddiasıydı.Haksızlık etmemek lazım, bu söylem kadar başbakanın liderliği ve karizması da kitleler üzerinde ve iktidar yolunda önemli oranda etkileyici olmuştur.1993 ve 2001’deki skandallar ve krizlerin yanında, yolsuzluğa, yoksulluğa, yasaklara karşı olduğunu iddia eden ve öfkeli hitabet ile süren 11 yıllık AKP iktidarının başbakanı miting alanlarındaki söylemlerinde, iktidarın yanında olmuş ve haklarında birtakım iddiaların ortaya atıldığı insanlar için:“Bu insanları rüşvetçi, yolsuzluğa karıştırmıştır diye niteleyemezsiniz” diyen başbakandır.‘Ancak;17 Aralık sürecinde evlerinde kasalarda para çıkıp gözaltına alınanlar için;İranlıya,-          “Hayırsever iş adamı”Ayakkabı kutulu banka genel müdürüne,-          “Dürüstlüğünden şüphemiz yok”Karizmayı ve liderliğini sürdürdüğüne inandığı hatiplik için-          “Öfke de bir hitabet sanatıdır”cümleleri yine bu iktidarın başbakanı tarafından söylendi. Bu arada bunları söylerken şu çok kullandığımız atasözünü unuttu sanırım:“ÖFKEYLE KALKAN ZARARLA OTURUR”Bir haftada 25 milyar dolar eridi, zarar ettik, Dolar, Euro, borsa ne hale geldi.Başbakan bir şeyi doğru söylüyor:“Katılmak, destek vermek gerekli” ve “paralel devlet var, bununla sonuna kadar savaşılmalı”.Bu yapı 2002’den bu yana iyice kök saldı, genişledi, büyüdü. 2010 Anayasa Referandumu ile iyice etkinleşti. Paralel devlet, 2002’de kurulan ittifakla, “beraber yürüdük biz bu yollarda” ile bu günlere, yani 7 Şubat’a ,17 Aralık’a kadar geldi .Bugün iktidarca dile getirilen aynı yapının;-          Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nın odasını bastığını,-          Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi,-          Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat soruşturmaları ve yargılamalarıile neler yaptığını görmek lazım.Altı yıl sonra dönüp “ O operasyonlarda da kumpas vardı” deyip günah çıkarmak yetmez.O insanların acılarını dindirmez, yıllarını geri getirmez ve en önemlisi bunu söyleyenleri de kurtarmaz. Eğer bu söylenenler gerçekten içten bir ifade ise gereği yapılmalıdır.Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar kadar yargı da bu ülkenin en derin sorunlarındandır. Belki de, yargıyı bağımsız, özerk yapısına kavuşturabilirsek, diğer sorunlar da kendiliğinden çözülme yoluna girecektir.“Benim yargım” anlayışından vazgeçmek gerek. Hak, hukuk, demokrasi ekseninde, çağdaş normları olan yargıyı oluşturabilirsek işte o zaman gerçekten “ileri demokrasi”yi yakalayabiliriz.Çifte standartlı olmadan, herkes için adaleti arayacağız.Masumiyet karinesi unutulmadan kimseyi hemen suçlu ilan etmemeliyiz. Ama var olan bu ciddi yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları için “paralel devlet” bahanesiyle soruşturmaları da engellemeyeceğiz.İşte o zaman gerçek demokrasi ve adalet bu ülkede var olacaktır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri