Bundan Sonra…

.
Cumhurbaşkanlığı seçimi geçti. Herkes, bundan sonrasını konuşuyor. Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumundan sonra dile getirilmeye başlanan, başkanlık düzeni, Tayyip Erdoğan tarafından son bir yıldır sıklıkla dile getiriliyor. Başbakan olursam fiili olarak, bakanlar kurulu yöneteceğim diyor. “Daha önce devletle millet beraber değildi şimdi bir olacak” diyor. Gerçekten önce böylemiydi? diye baktığımızda milletin, yani halkın yönetime katılma araçlarının Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde iyice azaldığını görüyoruz. AKP, 2002 de ilk kez milletvekili seçimlerine katıldığında %34’lük bir oy ile Meclisin %’65’ine sahip olmuştu. Halkın %45’inin verdiği oylar %10 barajı nedeniyle, etkisiz hale getirilmişti. Bunu yapan da 12 Eylül 1980 Anayasası idi. Tayyip Erdoğan’ın balkon konuşmasında eleştirdiği 1961 Anayasasında ise seçimlerde siyasi partilere baraj yoktu. Üstüne üstlük milli bakiye sistemiyle, bir oy bile değerlendiriliyordu.  “Millet bizi seçti, sandıktan biz çıktık” söylemleri içi boş söylemler. AKP iktidarı hala bu barajlar sayesinde, iktidara tutunuyor. Son yerel seçimlerde yüzlerce itiraz kabul edilmedi. Seçimlere gölge düştü.  1957 seçimlerinde de iktidarda olan Menderes hükümeti, devletin bütün yetkilerini kullanarak, zorla 1957 seçimlerini kazanmıştı. O seçimde Gaziantep’te onlarca kişi gözaltına alınmış, tutuklanmış ve hapis yatmıştı. Seçim öncesinde Hikmet Kıvılcımlının kurucusu olduğu Vatan Partisi ve Osman Bölükbaşının kurucusu olduğu Millet partisi kapatılmıştı. Millet Meclisinde oluşturulan tahkikat komisyonlarıyla CHP’ye nefes aldırmamaya çalışıyordu.  Millet iradesinin tecellisi, en çok 1961-1971 yılları arasındaki seçimlerde yaşandı.Şu anda halkın iradesi Meclis’e yansımıyor. Üstüne üstlük hayatın her alanında halkın kendini ifade etmesi örgütlenmesi engelleniyor. Bunun en göze batan örneği Soma Madenlerinde geçen aylarda yaşadığımız işçi katliamıdır. İşçi sınıfının örgütsüz hale getirilmesi, üç kuruşluk asgari ücrete mahkûm edilmesi sonucu olmuştu bu katliam. Parababalarının aşırı kar hırsı, özelleştirme öncesinin dörtte birine mal edilen kömür nedeniyle bu katliam yaşandı.            Diğer çok önemli sorun, laik yaşam düzenin ortadan kaldırılmasıdır. Laiklik demokrasin, temelidir. Vatandaşlar arasındaki birlik ve dirliğin çimentosudur. Toplum, gibi Alevi, Sünni, Hanefi, Şafi diye ayrılırsa, halk arasına nifak sokulmuş olur. Bu gün yanı başımızda Irak ve Suriye’de Müslümanların birbirini öldürdüğü savaşları yaşıyoruz. ABD emperyalizmi mezhep farklılıklarından yararlanarak, bölgemizi Ortaçağ karanlığına götürmek istiyor. Laik bir düzende, din istismarı yapılamayacağı için halklar birbirine düşürülemez.Başkanlık düzeni, milletin iradesinin ülke yönetimine yansıyacağı bir düzen değildir. Yetkilerin tek elde toplandığı, Yasama, Yürütme, Yargının aynı doğrultuda kararlar verdiği, demokrasinin sadece sözde olacağı bir düzendir. Bundan sonra böyle olmaması, diye vatandaş olarak bilgi, bilinç sahibi ve eylem içinde olmak gerekir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri