Bugün malhıtalı küfte günü

.

 Bugün de yoğrulur malhıtalı küfte ama dünün malhıtalısı daha başkaydı sanki. Malhıtanın kırık kırmızı mercimek olduğunu biliyorsunuz? Malhıtalı küftenin ana maddesidir bu.Küfte ise çiğköftenin etsiz olanıdır. “Tok karnına dokuz topak yenir dedikleri budur.Bir de malhıtalı aş vardır. Köftenin biraz daha sulusudur o. Sıkmaç yapılıp topak topak yetmez de, pişirildikten sonra sıra yemeye gelince kaşıkla ver yansın edilir.***Mersin’e gitmiştim bayram tatilinde. Çocuklarım da, iki kardeşim de orada yaşıyor. Ailenin iki numarası Yalçın’dayım. Canı malhıtalı küfte istemiş garibimin. Ben olsam uydur buyudur yaparım da, onun eli hiç varmaz yemek işlerine.Son kesen bacımız Yıldız da orada yaşar. Yalçın telefon etti. “Canının malhıtalı küfte istediğini” söyledi.“Malzemeleri hazırla, geliyorum,” dedi en küçük kardeşimiz.  Küçük dediysem yaşı her halde 50’yi vurmuştur canım.Yoğurmayı bilmiyorsa malzemelerinin neler olduğunu bilir artık Yalçın da.***Biraz sonra malhıtalı küfte yoğrulmaya başlandı. Yıldız kardeşim tepsideki simitlere yumruğu vururken ben kalkıp başımı aldım,  65 yıl öncesine gittim.Akyol Mahallesi  Sadık Çavuş Sokağındaki 18 Numarasındaki kapısı aslan tokmaklı evin avlusundayız. Zeliş anacığımız yumrukluyor şimdi köfteyi. Ama o zamanlar şimdiki gibi tepside yapılmazdı malhıtalı küfte. Koca leğende yapılırdı.Neden? Aile efradı kalabalıktı. “Duvar aşırı komşulara kokusu gider, umsuruk olurlar,” diye düşünülürdü. Yoğrulunca kendiniz yemeden koca sahan tepeleme doldurulup onlara da gönderilirdi.Komşu da sahanı boş göndermezdi hani. Onlar da tepeleme turşu doldurur yollarlardı. Turşuları bir başka olurdu sanki komşuların. Bir kere hayadlarında koruk ağacı vardı onların. Asma yani.“Neden üzüm ağacı değil de koruk ağacı?” derseniz, üzüme dönüşmense fırsat kalmazdı ki… Kopartılıp kopartılıp turşuya katılırdı koruklar.Bir de genç kızlar düşmanıydı koruğun. Her gün bir tas dolusu kopartılır tanelenirdi. Tasın içine bir miktar tuz konulurdu. Tasın ağzı bir parça bezle kapatılıp sallanır sallanırdı…Sallana sallana tastaki koruklar hamama yeni gitmiş gelin gibi terlerlerdi. Zaten adı da o andan itibaren “terleme” olmuştur artık adı. Bundan sonra yer misin yemez misin derdi genç kızlar, yumulurlardı terlemeye. Avuç avuç atarlardı ağızlarına.***Malhıtalı aşın da, malhıtalı köftenin de amcasının oğlu mercimekli aştır. Her üçünün de zeytinyağı ile halleneni makbuldur. Sanırım bu yüzden olsa gerek, mercimeklilerin bayadı tazesinden daha lezzetli olur.Kilisliler müceddere derler malhıtalı aşa. Zeytinyağını bol koyarlar. O gün arkadaş arasında “ne yediğiniz” sorulduğunda:“Müceddere yidik ağo,” denirdi.“Yağlı mıydı bari?” sorusunun yanıtı ise hep aynıdır:“Yağı sakalımdan akordu…”***Özenip de ağzı sulananlara… Eve koşturup malhıtalı küfte yoğurtanlara… “Kokusu gider” diye komşuya da yollayanlara.. Tok karnına dokuz topak yiyenlere: Afiyet olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri