Bozulan Ruh Sağlığımız…

.
Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre “Sağlık, yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence ve ruhça tam bir iyilik halidir”. Son 30-40 yıldır ülkemizde, daha önceki yıllara göre, artan bir Ruh Sağlığı sorunu görülmektedir. Ruh hastalıkları, ciddi bir sağlık sorunu olmaya başlamıştır. Eskiden hekimler arasında Uzmanlık dalı olarak Psikiyatri (Ruh Sağlığı ve Hastalıkları) en az tercih edilen dallar arasındaydı. Şu anda bu bölüm, genç hekimlerin en çok tercih ettikleri uzmanlık dalları arasındadır.  İşin aslına bakarsak, Ruh Sağlığımız toplumsal olaylardan çok etkilenmektedir. Son 30-40 yılda köyden şehre olan hızlı göç, şehirlerin, kenar mahallelerinde güç yaşam koşulları, laik yaşam düzenin ortadan kaldırılması,  bu dönemin önemli toplumsal olaylarıdır. Bu durumu yaratan ise emperyalist ülkelerin ülkemize dayattıkları 24 Ocak 1980 ekonomik kararları, 12 Eylül 1980 faşist darbesi, arkasından gelen, adına neoliberal denen, ama özgürlükçü olamayan, ekonomik ve sosyal politikalardır. Bu dönem, işçi sınıfının, sendikal örgütlüklerinin bile kapatıldığı bir dönemdir. Siyasal örgütlenmeler ancak izin verildiği ölçüde yapılabilmiştir. Daha sonra gelen Turgut Özal iktidarı bu faşist düzeni, kurumsallaştırmaya çalışmıştır. 12 yıllık AKP iktidarı 12 Eylül’ün yarattığı bu ortamda, onun anayasası ve yasaklarıyla iktidara gelmiştir. 12 Eylül anayasasına sözde bir karşı çıkış gösterip, bu anayasanın tüm olumsuz maddelerini kullanmakta bir sakınca görmemişlerdir. Hatta 12 Eylül 2010 halkoylamasıyla anayasanın maddeleri, özellikle yargı alanında daha da geriye götürülerek, yargı mekanizması hükümete bağlanmıştır. Bu durumda hükümeti, yargıya şikâyet etmenin bir anlamı kalmamaktadır.AKP hükümeti, pek çok yargı kararını uygulamamaktadır. Bunlara en bilinen örnek; Taksim yayalaştırma projesidir. Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’nde İdari Mahkeme kararlarına rağmen Başkanlık Sarayı inşaatı devam etmektedir.  Mahkemelere güvenin ortadan kalktığı bir zaman diliminde vatandaşın ruh sağlığının bozulması, olağan bir sonuçtur. Zaten hayatta, her olayın bir nedeni vardır. Ruh sağlığı da en çok çevre koşullarının, baskıya dönüştüğü durumlarda bozulur. Kişi kendi aklıyla, bilinciyle baskıya dayanmakta güçlük çeker. İşte böyle bir durumda olayları doğru tahlil edemez isek,” ne yaptım da başıma bunlar geldi?”  diyerek boş yere kendi kendimizi bitirip dururuz.Bu gün mecliste olan milletvekili kavgalarını, Başbakanın Anayasa Mahkemesi ve Türkiye Barolar Birliği Başkanına karşı koyduğu fiili tavrı iyi incelememizi gerekmektedir. Demokrasimiz, baskı yasalarıyla, halka nefes aldırmayan uygulamalarla malul olmuştur. Bu noktadan sonra, vatandaş olarak daha da zorlu koşullarda, bir hayatımızın olacağı kesin gibidir.  Halk olarak Ruh Sağlığımızı, olayları gerçek yanlarıyla anlayarak koruyabiliriz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri