Birlik ve Beraberlik ve Sağduyu…

.
Gaziantep şehri açıcısından zor günler yaşıyoruz. Geçen hafta çıkan olaylarda 5 yurttaşımız hayatını kaybetti. Olay büyük basında bir iki resimle yer aldı. Fakat olayların çok boyutlu olarak incelenmesi ve değerlendirilmesi yok. Her kurum sağduyu çağrısı yapıyor. Gaziantep ‘te Tabip odasının da içinde bulunduğu akademik meslek odaları tarafından da bir açıklama yapıldı.  Bu günlere aslında adım, adım geldik. AB-D emperyalistlerinin Arap baharı bahanesiyle Suriye’ye saldırmaları, savaş çıkarmaları ve bu savaşa ülke olarak dahil olmamız, bunu bir “iç mesele olarak” değerlendirilmesi, bizi bu durumlara getirdi. Halkın ezici çoğunluğunun karşı çıktığı,  bu dahil oluş olmasaydı, bu günleri pek yaşamayacaktık. Şu andan sonra yine yapılması gereken, hemen bu dahil olunan, her şeyden uzaklaşmak, Suriye devletinin iç işlerine karışmamaktır.Gaziantep’te yaşanan olaylar bana 12 Eylül öncesinde yaşadığımız olayları anımsattı. Ülkeyi yönetenler, sürekli birlik, beraberlik ve sağduyu çağrısı yapıp duruyorlardı. O yıllarda “Her zamankinden daha çok, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu şu günlerde” başlayan nutuklar atılıyordu. Fakat ülkeyi yönetenlerin bir kısmı bir taraftan sağduyu çağrısı yaparken, bir taraftan da katliamların bir tarafında yer alıyorlardı.   Ülkemizde gerçekten birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Bu da bunu söylemekle sağlanmıyor. Halka, eşit mesafede yaklaşan bir kamu yönetimine ihtiyaç var. Vatandaşı, düşüncelerine, oy verdiği partiye göre birbirinden ayırırsak olacak olan, kısa veya uzun vadede bir iç karışıklıktır. Vatandaş emeğinin karşılığını alamaz iken, birileri yolsuzluklarla cebini dolduruyorsa yine aynı yere geliriz. Ülkemizde İşçi,  toplu sözleşme yapıp, emeğinin hakkını alamıyor. Köylü ürettiğini üç kuruşa satmak zorunda kaldığından, tarımı işini bırakıp şehre göçüyor. Çünkü köylünün tarımsal üretimi desteklenmiyor.Ekonomik olarak halkımıza ezildiği, unutturmak için din üzerinden siyaset yapılıyor. Kimlik siyaseti yapılıyor. Mezhepçilik yapılıyor. Başta Eğitim olmak üzere hayatın her alanında laik uygulamalara son veriliyor. Demokrasinin temel koşulu olan laikliğin uygulamasında sıkıntı olduğunda, kamu düzeninde bir kargaşa olması kaçınılmazdır.O zaman bu memleket bizim, ülkemize sahip çıkalım diyorsak, laik düzen içinde, kimseyi öteye itmeden, yolsuzlukların olmadığı, çalışan emekçinin hakkını aldığı bir toplumsal düzen için mücadele etmeliyiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri