- M. Ali CAN
Daha önceki yazılarımda; Kilis en şatafatlı günlerini 1960 – 1980 li yıllar arasında geçirdi gitti. O günlerden kalan anıları yazmaya çalışıyorum... İlk altı sayıdan sonra bu da yedincisi… zevkle okumanız dileğiyle…
Şimdi kaçakçının şirket ortağı düşünür durur; “Arpacı Kumrusu” gibi. Gerçekten anlatıldığı gibimi olmuştur? Yoksa malları iç edip böyle bir palavramı olmuştur? Her ikisi de olabilir. Bilemezsin. Çünkü zaman zaman anlatılar kaçakçılık maceralarında. Örnek; “Yozgat’a iskambil kâğıdı götürüyordum; yeri hazırdı. Hemen bırakıp paramı alıp gelecektim. İyide para bırakıyordu. Kayseri’de bir yoklamaya takıldım, görevli benim valizimi açmayı söyledi açtım. Göğüs cebimde elli milyon var önceden ayarlamışım, o elli milyonu valizin içerisine düşürdüm ve görevliye; “buyurun bakabilirsiniz” dedim. Bakıyormuş gibi yaptı, elliliği aldı ve “tamam kapatabilirsiniz valizinizi” dedi. Bu gibi olaylarda oluyordu, olmuyordu değil. Ya da yakalanan mallar alınıyor ve emniyet güçleri tarafından “ne siz beni gördünüz, ne de ben sizi yallah” deyip bırakılıyordu. “Kaçakçılık zor zeneet” derler; ulu kaçakçılar.
Anlattığım olayda kaçakçılığa yatırılan o altın, avadanlık gitti mi? gider. Eğer fukara ise verenler; bir daha kaçakçılığın adını anmazlar. Çünkü o para veya takılarda; babasının, anasının, belki de; rahmetli dedesinin, nenesinin ve kendisinin emekleri var, o takılarda. Bir daha para riskli kaçakçılık olaylarına girmezler ancak; mayına sırtçılığa gidebilirler ki; tekrar o altını yapabilmeyi hayal ederler. Yenenden, yananın hesabı olmaz der büyüklerimiz. Gitti artık, “bir tas soğuk su içte bitsin, kapansın.” Artık.
Bu gibi olaylar çok olmuştur Kilis’te. Parası giden artık o şirket başkanından selamı sabahı keser. Ya da zorunlu selam verir. Bu olayları herkes mi böyle yapar elbette değil, her kaçakçının böyle yapamayacağı gibi her emniyet gücü personeli de yapmaz.
Ancak; iyi bir kaçakçı, sıkıntı olan yerdeki, sıkıntıyı yaratanı ne eder, eder sıkıntıyı kaldıracak adamı bulur veya bulmaya çalışır. Sonunda yapacak adam bulunur. Bu illaki; o adam olmayabilir, hambalı, çaycısı, temizlikçisi… v.b. olur. Kaçakçı o kişiler vasıtasıyla işini döndürür, kaçakçıya sıkıntı yaratanın haberi bile olmaz. İllaki her insanın bir zaafı, zayıf tarafı vardır. Ta gider onu bulur. Annesi, babası, kardeşi, sevgilisi, eşi, arkadaşı hatırını kıramayacağı kişiyi bulur.
Bir ortamda anlatılanı hiç unutmam. Anlatan kişi ülkemizin en büyük gümrük kapılarından birinde “Yoklama Memuru”. Görevden atılmış. Neden atılmış; tabi ki, rüşvet almaktan ve de vermekten. Daha 12 Eylül darbesi olmamış. Rüşvetin miktarı için bir örnek olsun diye, anlatıyor; görevden atılan Gümrük Yoklama Memuru;
“… daha 12 Eylül Darbesi olmamış. …. Gümrüğünde çalışıyoruz. Benim tek işim rüşvet alıp ve personele dağıtmak. Başka işim yok. Bir gün sabahleyin kahvaltımı yaptım çıktım gümrük sahasına gidiyorum. Saat 10.00 suları. Yolda bir galeri gördüm. Galeride arabalar gördüm. Hepsi de çok lüks arabalar. En lüks olanından birine gözüme kestirdim. Kendi kendime seni bugün alırım dedim. Cebimde inanmazsınız ancak alacağım arabanın onda biri kadar param var. Saat 11.30 sularında geldim o arabanın parasını ödedim ve aldım gittim.”
Aynı vatandaşa niçin görevden atıldığı sorulduğunda;
“… olacak, oldu, sonuçta. 12 Eylül olmuş. Her yere askeri idareciler atanmış, ya da askerlerin eli üzerinde yönetim var. Yani ya direk bir asker yönetici, sık sık kontrole gelen bir askeri yerel erkan var, kurumların başında. Bizim Gümrük Müdürlüğüne de, Albay vermişler, resmen atamışlar. Rüşvet olayları yine devam ediyor; müdürümüz Albay’ın haberi yok, ancak; rüşvet alma işi devam ediyor. Vazgeçemiyoruz rüşvet almaktan, biz belirlemiyoruz ve de istemiyoruz vatandaş kendisi getirip verip gidiyor. Baktık olacak gibi değil; Müdürümüz olan Albay’ın haberi yok korkuyoruz. “ADALET YERİNİ BULSUN” istedik. Gittik Albayın kapısını çaldık. Girdik kendimi tanıttım. Dedim ki; ”Bu aylık gelirimiz … Milyar lira. Sizin hakkınıza düşende milyar lira.”
Sonuç görevden ihraç
Bu çakma şirketlerin; muhasebelerine ise genelde muhasebe ile ilgilenen veya gözü açık devlet memurları tutardı. Bunlara tutturmalarının nedeni olası kamu kurumlarından olan işleri fazla uzatılmadan kolayca halletmek. Maliye, belediye .... v.b. kurumlar ile olan, olabilecek problemleri kolayca çözmek. Diyeceksiniz ki; nasıl çözüyorlar. Kaçakçılık olan yerde rüşvet alıp vermek te vardır. İyi ya da kötü bu böyledir. Sınır bölgelerinde de her zaman, kaçakçılık olur. Ama az, ama çok; kaçakçılık olur. Kilis'te olur, Doğubayazıt’tan da olur, Nusaybin'de de olur.
Kaçakçılıkla; ulusal ve uluslararası zengin Kilisli Bekir Çelenk gibi hemşerilerimiz vardır. Kaçakçılık ile suçlanan, birçok hemşerimiz; yargılanıp aklanmışlar veya cezalarını çekerek yaşamda yerlerini almışlardır. Bu zenginlerimiz hayır ve hasenette sınır tanımamaktadırlar. Kilis’teki eğitim kurumlarının; çok büyük kısmı bu hayır sahiplerinin eserleridir. İlköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarından önemli bir kısmı hayır sever; eski kaçakçılardandır. Daha öncede dediğim, ilgisi olanlar yargılanmış, cezalarını çekmişler veya aklanmışlardır. Şu anda hepsinin de; kalbi Kilis için atmaktadır. Gerçi Kilis’e pek ekonomik, getiri getirecek yatırımları da yoktur. Kilis 7 Aralık Üniversitesindeki; birçok fakülte ve binaları da, bu insanların eserleridir. Dini yapılardan olan Cami yaptırmalarda yine bu insanlar ön sıralardadır.
Bu insanlar Kilis’in tanıtımında ve organizasyonlarında daima sponsor olmuşlardır. Çeşitli süreli dergiler, broşürler ve yayınlar çıkararak Kilis’in tanıtımına katkılar sunmaktadırlar. Çoğunluğu Kilis’li yükseköğrenim gören öğrencilere burs, yurt, giyecek, kırtasiye, kitap… v.b. yardımlar yaparak; Kilis’teki eğitimin ilk beşe girmesinde katkıları olmuştur. Yükseköğrenim gören birçok gencin Yüksek Öğrenimlerini bitirmesinde çok fazla katkıları vardır. Son yıllarda Kilis’te eğitim seviyesi bayağı düşmüştür.
Kilis’te ki o bol kazançlı getirisinin birde öteki yüzü var. Bildiğiniz gibi, kaçak mallar yurt dışından ve kaçak yollardan gelir. Onları yurda sokanlar ise; fakir fukara çocuklarıdır. Birçokları artık umudu bitmiş insanlardır. Ya ölüm ya yaşam mücadelesi veren kişilerdir.
(Sürecek)