.
Evet, dostlar, birkaç aydır kimle konuşsam, kime hatır sorsam bin ah oluyor aldığım cevap. Herkes kendi cephesinden, kendi bakış ve görüş açısından yorumluyor yaşadıklarını, yaşananları. Ama hepsinde ortak nokta EKONOMİ ve İŞSİZLİK.Gaziantep yıllarca ekonomide Anadolu Kaplanları olarak anıldı, anlatıldı hatta örnek gösterildi. Anadolu kentleri içerisinde üretim, istihdam ve ihracat konularında hep başı çektiği konuşuldu. Girişimci ruhu, küçük ve orta ölçekli yan sanayideki gelişmişliği ve ihracat ürünleri üretiminde söz sahibi olduğu yazılan, çizilen ve bu konuda takdirler düzülen bir il idi.Bütün toplumların yükseldiği ve çöküşe geçtiği zamanları vardır. İşte bu kentte hızlı bir yükselişin ardından düşüşe geçmeye başladı. Sosyal ve kültürel çöküşünü yıllar önce tamamlamış olan bu kent, siyasal ve ekonomik çöküşünün başlangıcına ulaşmış görünüyor.Siyasal çöküşü başka bir yazı konusu yapmak istiyorum. Ama bu gün yaşanan ekonomik çöküşü daha can yakıcı bir hal almadan değinmek istiyorum.Yıllar yılı emek yoğun bir kent olan Gaziantep belirsiz ve hesapsız bir dış politika sevdasına kurban edildi önce. Savaş sürgünü Suriyelilerce dolduruldu. Sokakları işsiz ve aç göçmenlerden geçilmez oldu. Ahır olarak bile kullanılamayacak kadar döküntü evleri bu göçmenlere fahiş fiyatlara ev olarak kiralandı. On binlerce genci işsiz bu kentin atölyeleri ve fabrikaları karın tokluğuna çalışmak zorunda bırakılan Suriyeli sığınmacılara iş vermeye başladı. Hatta bu yığılmayı, ucuz ve güvencesiz (Ayrıca kanun dışı) çalıştırmaya kar sayan işadamı – siyasetçilerimiz ortaya çıkmıştı.Katma değeri düşük ihraç ürünleri imalatı gözle görülür şekilde artış gösterdi. İstihdam ve üretimde kullanılan enerji miktarı her gün düşmeye devam ettiği halde devasa ihracat rakamlarından söz edildi. (Bence hayali ihracat) Kamu kaynakları birkaç yandaşın özel kasası gibi kullanılarak balon gibi şişen firmalar yaratıldı. Örgütlenmiş ve güvenceli bir iş isteyen emekçiler işten atıldı. Kalanları üzerinde ise mevcut işsizler ile Suriyeli sığınmacılar baskı unsuru olarak kullanıldı. Gerçek anlamda sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin uyarıları hep göz ardı edildi. Yandaş örgütlerin hayali söylemleri Büyüyen, gelişen ve kendisiyle yarışan bir kent olarak tanımlattı Gaziantep’i.Her yalanın ve serap’ın bir sonunun olduğu son birkaç ayda iyice gün yüzüne çıkmaya başladı.Bakın Gaziantep ekonomisine yön veren işadamı örgütleri başkanları son günlerimizi nasıl özetliyorlar.Adil KONUKOĞLU ; (Sanayi Odası Başkanı) “Gaziantep’ten Şubat ayında yapılan ihracat % 9.6 oranında düştü.”Eyüp BARTIK; (Ticaret Odası Başkanı) “Petrol fiyatlarının düşüşü, paritedeki aşırı dalgalanma ve Avronun değer kaybetmesi ihracatımızı etkiledi.”Nejat KOÇER; (Milletvekili ve işadamı) Türkiye’deki ağır kış şartlarının ihracatı düşürdüğünü ifade ederek , “Türkiye’deki ihracat düşüşüne göre Gaziantep’teki düşüşün daha az olduğunu” söyledi.Demek ki diğer iller bizden daha kötü durumdalar.Gelelim bu işin başka bir boyutuna. Yıllardır emek yoğun bu kentte son iki ay içerisinde işsizlik ödeneği almak için başvuran kişi sayısı……………… olarak ifade ediliyor. Sigortalı çalışıp ta son iki ay içerisinde işten çıkan işçi sayısı ise 21 bin civarında olduğu söyleniyor. Hele buna birde sır gibi gizlenen kapanan işyeri sayısını ekleyelim. Evet, bu yılın ilk iki ayında irili ufaklı 63 fabrikanın kapandığı, 10’a yakın büyük fabrikanın ise son çırpınışını yaptığını eklersek içinde bulunulan ekonomik çöküşün boyutları daha net şekilde ortaya çıkıyor. (Finans kurumlarına gönderilen ve halen gizli tutulan liste söylüyor bunları)Şimdi bu tabloyu bağımsız bir gözlükle okuyalım. Petrolün fiyatlarının düşmesi aslında petrol ithalatçısı bir ülke olarak bizi olumlu etkilemeli, üretimi ve ihracatı artırmalı idi. Bu yıl ülkemiz diğer kışlardan daha ağır bir iklimi ancak bir hafta yaşadı. Bu bir haftalık kış bu kadar fabrikayı batıramaz, ihracatı bu kadar düşüremezdi. Doların yükselişinin ise her zaman ihracatı artıran bir unsur olduğunu ise sokaktaki seyyar satıcı dahi biliyor artık.Diyelim ki bu iş adamlarımız ve siyasetçilerimizin zorlama savunmaları doğru olsun. Peki, bu kadar kısa bir çalkantıya dayanamayıp iflas eden bunca işyeri birer kağıttan kulemiydi. Milyonlarca dolar yedek akçesi bulunan bu firmaların bir kriz planları olamaz mı? Bu kısa dönem çalkantılarını atlatacak bir ekonomik öngörüden yoksunlar mı? On binlerce lira maaş alan danışmanları kış uykusuna mı yatmışlar.Yok değerli okuyucularım yok. Bunların hiç birisi gerçek olamaz. Bu çöküntünün bir tek açıklaması var. O da Ülke ekonomisi duvara toslamak üzere.Savurganlığın ve yolsuzluğun tavan yaptığı, ekonomi yönetiminin her gün yeni fırçalar yediği, çevresinde bir tek dostu kalmayan bir ülkenin ekonomisi daha ne kadar dayanabilir sanıyordunuz.Son iki ayda maaşı % 10 eriyen işçinin, memurun ve emeklinin, ürününü mal ettiği fiyatın altına aracıya satmak zorunda kalan çiftçinin, bu başıbozukluğun semeresi olarak işsiz kalan on binlerin daha ne kadar dayanacağını ise oturup bir güzel düşünmek gerekiyor.Bu gün 3 Mart. Baharın ilk ayı ve kış bitti. Artık uyanmak zamanı. Uyanıp, yarınımızı planlamak ve bunun için bir şeyler yapmak zamanı. Her nerede ve ne şekilde uyuyorsanız uyuyun. Ama bu çanlar UYAN BORUSU…