Benim Güzel Dayılarım

.
Kemal Amcam bize 'baba yarısı' olamadıysa da, dayılarım olmuştur. Dört dayım vardı. Eğitmen Faik, Masalcı Tevfik dayım, Doğrucu Şafık dayım, Güreşçi Muzaffer dayım.Annem babamın amca kızı olduğundan, onlar da Günenç'tir. Beni de ailemizi de ömürleri boyunca koruyup kollamıştır dört dayım da. Eğitmen dayım, camiden bölme okulunda, dört yaşımdayken bana ilk harfi öğretmiştir.Tevfik dayım dağarcığımı uydurduğu masallarla varsıllaştırmıştır.Şafık dayım isyancılığı, haksıza karşı çıkmayı, dayanışmayı öğretmiştir. Bir de elmadır diye kandırarak nefret ettiğim domatesi yedirip bu güzel dünya nimetini sevdirmiştir bana.***Muzaffer dayım beni atının tersisine bindirip Kestirme dağ yolu Ören'şehir'i aşarak Sarıt'tan Gaziantep'e, Gaziantep'ten Sarıt'a taşıyıp durmuştur.Böylece atı da sevdirmiştir bana. Atlardan insana zarar gelmeyeceğini öğretmiştir. O nedenle olsa gerek, çocukluğunda kolumu ısıran bir sütçü beygiri hiç korkutmamıştır beni.Eğer Muzaffer dayım, atları sevmeyi, onlardan zarar gelmeyeceğini öğretmeseydi, belki de bugün ben korkudan kekeleyerek konuşan bir Fevzi Günenç olurdum.***Dayılarımın her biri kendi yolunda gitti. Sarıtlı Hoca Mehmet dedemin sonuncu oğlu olan Muzaffer dayımın ne yazık ki kaderi kara oldu.Kendince bir güreşçiydi o. Aba güreşi yaygındı o zamanlar köylerde. Köyün bir Dilsiz delisi vardı. Hiç kimsenin gücü yetmezdi ona. Herkes Dilsizle güreş tutmaya korkardı.Muzaffer amcam korkusunu yendi. Onunla güreş tuttu. Tutmaz olmaydı. O güreşte bel kemiği kırıldı dayımın. Sakat kaldı. Sakatlığın sancısını ömrü boyunca çekti. Belki de bu yüzden genç yaşında yaşamını yitirdi.O sakat haliyle bile, kente göçtü, bir eliyle sürekli belini tutarak bakkallık yaptı, ailesinin geçimini sağladı.***Sodan ikinci oğul Doğrucu diye adlandırdığım Şafık dayımdı. Demokrat partinin bayrağını Sarıt'ta ilk açan o oldu. Menderesgillerin 'Yeter' sloğanını yineleyip durdu köylülere. Köyün bakkalıydı. Sonra kente taşındı. Eblehan yokuşunun başında bir bakkal dükkânı açtı.Evimiz Akyol'daydı. Yazın babamın kitapçı-gazeteci dükkanına gidebilmek için dayımın dükkanının önünden geçmeliydim. Huyum kurusun, yolda giderken bile okurum. Elimde genellikle Cumhuriyet gazetesi olurdu.Dayım Cumhuriyet'i görünce kırmızı görmüş boğa gibi küplere binerdi. Beni taaa Eyüpoğlu camisine kadar kovalardı.Sonra nasıl oldu anlayamadım. 180 derece dönüş yaptı Şafık dayım. Sıfır numara komünistti artık. Elinden Marks'ın, Lenin'in, Mo'nun kitaplarını düşürmez oldu.Yaman bir sağcıdan yaman bir solcu nasıl yaratılır, bunu sorup öğrenmeliyim Şafık dayımın politika öğretmeni, o zamanlar lise öğrencisi olan Ercan Kaner'den.***Galiba ilericilerin her seçimden yenilgiyle çıkmasının gizi burada. Bu gizi yorumlayamadığımız ve gereğini yerine getiremediğimiz için de İnsanlarımızı sağın kölesi olmaktan kurtaramıyoruz. Dükkanını komün'e dönüştüren Şafık dayım yakındaki öğretmen okulu öğrencilerine fazlaca güvenmenin cezasını iflas ederek çekti.Şafık dayımın büyük oğlu Zeynel Abidin iyi bir öğretmendi. Mehmetçik İlkokulunda müdür yardımcılığı da yapmıştı.Bu okulda sürekli benim yazdığım Türkçe Dilbilgisi ders kitaplarının okutulmasının nedeni kendisiymiş meğer. Bunu sonradan öğrendim.Zeynel emekliye ayrılınca SANKO kurslarında erişkinlere gönüllü olarak ücretsiz öğretmenlik yaptı. Dayımın öbür oğullarından sadece birinin adını anımsayabiliyorum: Mehmet... Akrabalardan kopuk yaşamak ne kadar kötü.Şafık dayımın eşi Elif hanım, kızları Pakize ile Yemlihan'ı tek başına uğraş vererek gelin ettikten sonra ondan ayrılarak köye döndü.İflas edince dayım da aynı şeyi yapıp Sarıt'ta kalan tek tarlasını bahçeye dönüştürdü. Burada tarım yaparak geçinmeye çalıştı. Çok geçmeden de yaşamla vedalaştı. Devrimi görmeden ölmek yüreğinde yara oldu, o koca yarasıyla göçtü gitti. BİTMEDİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri